Suriye
"Ömer," yanımda oturan beden bana seslendiğinde düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı ona çevirdim. Etrafına bakıyordu.
"Burası temiz görünüyor."
İki saattir oturduğumuz bankta çarşaflı kadınların, sakallı heriflerin geçtiği meydanı izliyorduk. Herhangi bir sıkıntı yoktu, bize verilen ihbarın yalan olduğu ise zaten belliydi.
Sıkıntılı bir nefes alıp ceketimin cebinden çıkardığım tabakadan bir sigara çekip aldım ve dudaklarımın arasına yerleştirdim. İşlemeli, demir tabakayı yeniden cebime iliştirirken yanımdaki Serhan'da benden görüp sigarasını yaktı.
"Yarın Türkiye'ye gidiyorum yine." sigaramı yakmadan önce mırıldandım. Ona haber vermeme gerek yoktu aslında ama kaldığımız, bize özel karargahta benden haber alınmayınca sıkıntılı olaylar gerçekleşiyordu.
"Orada yakalanma dikkatli ol diyeceğim ama hayalet gibi geziyorsun zaten." dedi gülerek.
"Sıkıntı yok."
"Annenler için üzülüyorum ama..."
Cümlenin devamında beni suçlayacak şeylerin geleceğini biliyordum. Aslında pek bir suçum yoktu, sadece bir yıl önceki görevde devlete daha iyi hizmet edebilmek için gelen teklifi ufak düşünmenin ardından kabul etmiştim.
Bu hizmet, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tamamen ölü gösterilmemdi.
Sevdiğimden, evimden, arkadaşlarımdan ayrılmış kendimi kimsesiz bırakmış biri olarak bunu kabul etmek pek zor olmamıştı. Ama şimdi olsa kabul etmezdim, sevdiğimin gömülmemiş diri bedeni ama ölü ruhu pişmanlıkla sarıp sarmalamıştı gönlümü.
Hiç kimsenin yaşadığımdan haberi yoktu.
Sarı aklıma geldiğinde derin bir iç çektim.
"Noldu? Ne dertlendin öyle?"
Cevap vermedim, artık kimseye bir şey anlatmıyordum.
Biraz daha orada oturduktan sonra karargaha geçtik, uzaktan üç katlı bir ev gibi duruyordu ama benim gibi gizli görevde olan insanlar burada bulunuyordu. Yattığım, kendime ait odama geçip laptopun başına oturdum.
Bir sigara daha yakıp, onun evinin bulunduğu sokağın güvenlik kameralarını izlemeye daldım.
****
Çok çok kısa bir bölüm oldu çünkü bunu aradan çıkarıp diğerlerini kafaya göre yazmak istiyorum...