8- SARIYI KANDIRMA OPERASYONU

20K 2.1K 1K
                                    

Deniz kenarında on dakika kadar öylece durduktan sonra Akif geldiğinde Erdal'ı arabaya taşımıştım, öyle sızmıştı ki uyanmamıştı eve getirene kadar. Sarhoş sarıyı eşyalı evde temizliğinden çokta emin olmadığım koltuğa yatırıp yatırmamak konusunda ikilemde kaldım. Tamam ev pis durmuyordu temizdi ama kim bilir kim kalmıştı daha önce.

Üzerine evde bulunan örtüleri örtmeyi reddederek hırkamı çıkarıp örtmüştüm. Gözleri kapalı, güzel bir uykunun eşiğindeyken birkaç saniye onu izledim. O sırada Akif içerileri kontrol ediyordu.

"Hızlı buldum burayı, güvendiğim bir arkadaşımdan istedim. Daha öncesinde bir öğretmen kalıyormuş geçen ay tayini çıkıp gitmiş."

Kafamı salladım, gözlerimi sarıdan ayırmadan cebimden bir paket sigara çıkarıp dudaklarımın arasına aldım. Salonun ortasında duran balkon kapısına yanaşıp açtığımda dışarıdaki soğuk hava içeri doluştu. Balkon temiz mi değil mi diye bakarken göz ucuyla balkondan aşağı baktığımda bir küfür savurdum.

"Senin bulacağın evi sikeyim Akif..." dedim manzaraya bakarken.

"Noldu lan?" dedi Akif, yanıma gelmişti.

"Erdal'ın yükseklik korkusu var, Allah katında ev bulmuşsun."

Öyle yüksekti ki Erdal görürse bile düşüp bayılır, balkondan aşağı düşerdi. Sıkıntıyla derin bir nefes çektim içime.

"Lan nolacak balkona yaklaşmaz olur biter, Ömer ev bulunmuyor kolay kolay. Hele ki bir gecede."

Sesimi çıkarmadım birkaç gün sürem olsa bebeğime göre bir ev bulurdum ama orospu çocuğu ev sahibinin ani çıkışı yüzünden her şey altüst olmuştu. Balkon demirine sırtımı yaslayıp içeride uyuyan sarıya diktim bakışlarımı. Bir saniye bile ayırmak istemiyordum gözlerimi.

"Uyandığında ne bok olacak?" diye sordu Akif. O da bakışlarını benden ayırmıyordu.

"Beni görmeyecek, seni de bilmeyecek-"

"Uçarak mı geldi eve? Sorgulamayacak mı çocuk?" diye sözümü kestiğinde sıkıntılı bir nefes verdim.

"Sözümü kesme bir daha," dedim sertçe, sesi çıkmayınca devam ettim. "O arkadaşın Meryem'i çağıracaksın."

"Ne? Ne alaka lan?" diye sordu anlamayarak.

"Meryem onu sokakta sızmış halde bulup buraya getiriyor, ikimizi de tanımıyor. Kendi başına yaşayan bir kadın, yaşları aynı olsa da ablalık yapacak Erdal'a."

Akif dediklerimden sonra sesini çıkarmadı, bakışlarımı ona çevirdim. Yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı, planı beğenmiş olmalıydı.

"Yapar mı Meryem bunu?" dediğimde kafasını ağır ağır salladı.

"Yapar, yapar da keşke önceden haber verseydin ona da anlatırdım."

"Tamam, şimdi haber ver gelsin hemen buraya. Erdal uyanmadan biz çıkalım, ona genel bir durum özeti çek devamını doğaçlama halletsin. Erdal'ın gitmesine kesinlikle izin vermesin."

Akif bir şey demeden kafasını sallayıp içeri girdi, telefonunu çıkarıp arama yaptığında salondan çıkıp mutfağa ilerledi. Sigaramı sakince içmeye devam ettim.

Erdal'ı ne olursa olsun bir erkeğe teslim etmek istemiyordum, Meryem'e de güvenmiyordum ama Akif onu yanından ayırmıyorsa bir bildiği vardı. Zaten Erdal bir erkeğin yanında durmak istemezdi.

İstememeliydi.

Sigarayı kenarda duran küllüğe bastırıp içeri geçtim, soğuk hava gelip üşütmesin diye kapıyı kapattım. İçeriden Akif'in sesi geliyordu, ona aldırmadan sarı bebeğimin yanına ilerledim.

Önünde durup diz çöktüm ve oturdum. Onu öpmek istiyordum ama bu çok yanlış geliyordu bana. Özellikle bu yaşadıklarından sonra onunla temasta bulunursam kendimi rahatsız hissedecektim.

O beni görmek için deli olurken, bu haksızlığı da yapmak istemiyordum.

"Hallettim," Akif içeri girdiğinde kafamı salladım. "Geliyor şimdi, telefonda biraz anlattım. Zaten solcuyu tanıdığı için olayı anladı."

"Güvenilir biri değil mi?" dedim elimi solcunun sarı saçlarına uzatıp, parmak ucumla dokunup okşadım. 

"Güvenilir, emin olabilirsin."

"Erdal'a bir zarar gelirse nolacağını biliyorsun."

"Erdal'a senden başka kimse zarar vermiyor zaten, endişe etmene gerek yok."

Güldüm, dudağımın kenarı kıvrılmış vaziyette yeniden okşadım sarının saçlarını.

"Yarın yeğeninin sünneti var." dedi Akif, kaşlarım havalandı.

"Çok çabuk büyüdü."

"Oraya gideceğim, sen de gelmek istersen bir şekil hallederiz. Anneni babanı görürsün."

Birkaç saniye düşündüm, cıkladım.

"Şimdi sırası değil."

"Yarın Erdal'ı bir şekilde kahvaltıya çıkaracak Meryem. Onu uzaktan izlemek için gelebilirsin." bu plandan haberim yoktu, hangi ara yapmışlardı?

"Çıkmadan önce haber versin, gideceği yeri de söylesin."

"Gelecek misin?" dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Tabi ki geleceğim Akif, saçma sapan sorular sorma."

Saniyelerce ses çıkmadığında kafamı kaldırıp ona baktım, şokla yüzüme bakıyordu. Tam ona ne olduğunu soracaktım ki zil çaldı, kapıldığı düşüncelerden çıkmış hâlâ şaşkınca ve biraz korku dolu ifadesiyle kapıyı açmaya gitti.

Kapıyı açtığında Meryem içeri girdi, siyah pantolon, siyah kazak giymişti. Güzel duruyordu, gözündeki gözlüğü çıkarıp ilk bize daha sonra da koltukta yatan sarıya baktı.

"Uyanmadan çıkın isterseniz." dedi gözlüğü kenara bırakıp.

Olaya hemen alışmıştı.

Ayağa kalktım, Akif onunla konuşurken sarıya son bir kez daha bakıp kapıya ilerledim. Meryem peşimizden geliyordu, kapıdan çıkıp gitmeden önce ona döndüm.

"Her hareketini bana bildiriyorsun." dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı.

"Nasıl isterseniz komutanım."

Birkaç saniye gözlerinin içine boş boş bakıp bakışlarımı çekip dış kapıdan çıktım. Akif benimle beraber gelirken arabaya binmiştik.

Tüm yolu sessiz sakin giderken, yine geçen sefer bıraktırdığım yerde durmasını söyledim. İndikten sonra yürümeye başladım, arabam sarının evinin önünde kaldığı için yarın görünmem gerekiyordu, hem arabayı almaya hem de o adama haddini bildirmeye gidecektim.

Evime girdiğimde Akif'in aramasıyla telefonu açtım.

"Sıkıntı mı var?"

"Erdal uyanmış, Meryem daha olayı anlatamadan Erdal ağlama krizi geçirmiş..." dediğinde panikle olduğum yerde doğruldum. "Hırkanı üzerinde bırakmışsın, senin olduğunu anlamış. Ömer'in kokusu bu diyerek her odada seni aramış."

Gözlerimi kapattım, nasıl böyle bir hata yapabilirim.

"Ee?"

"Meryem halledecek."

"Tamam." dedim sadece. Umarım halledebilirdi durumu.

Telefonu kapattıktan sonra uyku tutamayacağını bildiğim için balkona çıktım.

Erdal'ın banktaki hali aklımdan çıkmıyordu. Ne kadar inkar etmeye çalışsam da biliyordum.

Akıl sağlığını kaybetmek üzereydi.

VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin