Maraba
Bir gün bir sahabe çölde yürürken bir akrep görmüş, demiş ki ya akrep, ben buradan su içicem beni sakın sokma demiş. Akrepte demiş ki, ben seni sokmam ben de su içmeye geldim sahabe demiş. Ardından sahabe demiş ki, Ela akrep inne teallaminna. Akrep ee demiş önce sen iç suyunu sonra ben içiyim. Sahabe suyu içerken akrep gelmiş, elinden sokmuş. Sahabe demiş ki, ey akrep beni niye soktun? Akrep demiş ki, yorum atmayan okuyucuyu götten-
İyi okumalar
***
"Ömer."
"Efendim bebeğim?" sigarasını içip diğer yandan direksiyonu çevirirken sakince mırıldandı. Onun sakinliğine kıyasla dinmeyen bir öfkem vardı.
"On tane eleman arayan yere girip, hepsiyle kavga edip çıktın..." dedim sakin olmaya çalışarak, ne kadar olabilirse. "Nerede çalışmayı düşünüyorsun sen acaba?"
Girdiğimiz kafe, büro benzeri yerlerde sanki mafya babasıymış gibi boy gösterip, iş yerinde eleman olarak değil de orayı satın almaya giden birinin özgüveniyle patronlarla konuşup sinirlenip hepsinden çıkmıştı.
"Emir altında çalışmam." dediğinde hayretle güldüm.
"Lan öyle bir iş yok, kendi dükkanın mı orası? Ayrıca albay da sana emir veriyordu?"
"Koskoca Albayla, kafedeki kel adam bir ki Erdal?" deyip sinirle bana döndü. En çok o kel adamı sevmemişti.
"Sen daha çok işsiz kalırsın böyle devam edersen," dedim uzayıp giden yolu izlemeye başlarken.
"Bu işlere ihtiyacım yok zaten solcu, yakında askerliğe geri döneceğim. Hatta bir planım daha var." dedi o da önüne dönerken. Sigarasından bir duman daha çekip arabanın içindeki küllüğe bastırdı.
Kaşlarım çatıldı, ne planından bahsediyordu yine deccal kılıklı?
"Neymiş?"
"Seni de kışlaya aldıracağım." dediğinde birkaç saniye yüzüne baktım, ardından alayla sırıttım.
"Siktir git lan ordan," dedim alayla gülerken. "Bir daha ben o kışlaya girer miyim sence? Ayrıca ne yapacaksın askerlik kaydımı silip asker kaçağı diyerek beni yeniden askerlik yapmak için mi getireceksin?"
"Hayır ama bir şekil seni de kışlaya sokacağım."
"Mermi olarak sokarsın ancak." alayla konuşuyordum ama bu şerefsiz bunu düşünüyorsa yapabilirdi de. "Ayrıca ben asker olmak istemiyorum."
Sanki ol deyince olacaktım, devlete o kadar da güçleri yetmiyordur. Umarım.
"Garson olmaktan iyidir."
"Küçümseme Ömer." dedim sinirle, zamanında kaç yıl garsonluk yapıp aynı zamanda da ona bakmıştım. Kendi askerliğini üstte tutup yaptığım her işi küçümsüyordu sanki.
Sesini çıkarmadı, hadi ben sinirliydim ama o niye sinirlenmişti anlamadım. Belki de askerlikten benim yüzümden kovulduğu gelmişti yine aklına.
Araba durduğunda eve geldiğimizi anladım, yüzüne bakmadan kapıyı açıp dışarı çıktım. Onun da kapısının açılma ve kapanma sesini duydum ama hiç aldırmadan lüks görünümlü, dokuz katlı apartmana ilerledim. Hemen arkamdan geliyordu, umursamadan hızla asansöre ilerledim.
Asansöre geçip beşinci katın düğmesine bastım, son saniye yetişip istifini bozmadan içeri girdi. Aynı saniye kapı kapandı.
"Suratını düzelt." dedi dümdüz önüne bakarken.