4. TANRI YANSIMALARI

2.3K 212 103
                                    

1919 | Dönüm Noktası

4. Bölüm: Tanrı Yansımaları

"Bizler Tanrı Yansımaları'yız ve korktuğumuz şey, siz aciz normaller değil."

*Bu kitapta geçen tüm kurum, kuruluşlar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup, sadece kurgudan ibarettir.

*Bu kitap tarihi olayları konu almamaktır. Sadece 1919 - 1922 yılları arasında İzmir, Yunanistan tarafından işgal edilmiştir ve kitabımda kullandığım tek durum bu. Onun dışında her şey sadece kurgu ve hayal ürünüdür.

*Bölüme başlamadan önce lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın.🧚‍♀️

Firuze'den...

Yaşamak ve yaşadığını hissetmek, ikisi aynı pencereden görünen gökyüzü gibi görünse de gerçek çok farklıydı. Gerçek, çoğu zaman bir yalanın arkasına sığınır ve kendisinin büyük bir çabayla, acıyla, kaybedişle kazanılmasını isterdi. Bir gerçeği kazanmak hayata yirmi beş yaşında hiçbir şeyini hatırlamayan benim için çok zor olacaktı. Tutunabileceğim, yalan sayabileceğim hiçbir şey yoktu. Bir yalanım olsa arkasındaki gerçek için her şeyimi kaybetmeye hazır olabilirdim. Benim elimi bir yalan bile tutmazken, yeni dostum olan, elimdeki silaha baktım. Bir Yunan'la aramızda bariyer gibi duruyordu. Karşımdaki genç adam muhtemelen benden bir iki yaş büyüktü. Gözleri haylazca ellerimdeki silahta dolanıyor, ara sıra da gözlerime çıkıyordu. Güneş gibi parlayan kehribarların içine saklanan küçük parıltılar, gözlerime ulaştığında vücudumda müthiş bir sıcaklığa neden oluyordu.

Her an patlayacak silahın korkusu hiçbir şekilde dört yanını sarmıyor, tam tersi gittikçe müthiş bir rahatlığa ev sahipliği yapıyordu, bu genç adam. Son sözlerini söylemek için aramızdaki mesafeyi neredeyse sıfıra indirdiğinden beri bir milim bile uzaklaşmamıştı. Bu tehlikeli yakınlık bedenime uyarılar gönderiyordu. Kim olduğunu bile bilmediğim bir adamla bu denli yakın olmak, rahatsızlığımı arttırmıştı. Onun benden çekilmeyeceğini hatta tam tersi kendinde büyük bir cesarete ev sahipliği yapıp, daha da yaklaşacağını fark ettiğimde bu benim için son nokta oldu.

Bir adım uzaklaştım.

Bir adımda kapattı o küçük mesafeyi.

Gözlerim bir anda onun gözlerini bulurken, dudağının kenarı keyifle yukarı doğru kıvrıldı. Ne görüyordu da böyle keyifleniyordu bilmiyorum ama gözlerimde korku görmediğine emindim. Neler olduğunu anlamıyor olabilirdim ya da insanların beni öldürmeleri gerektiğine dair söylemler beni bir ip gibi geriyor olabilirdi ama bütün bunlar, bundan sonraki en büyük düşmanım olan korkunun bedenimi sarmasına yetmiyordu. Karşımdaki adam bunun farkındaydı ve bundan keyif alıyordu. Rekabet ve meydan okuma isteyen gözlerim onun gözlerini talan ediyordu.

Diğer yandan arkamda aramızdaki gerginliğin fazlasıyla farkında olan Barış, hâlâ silahını indirmemişti. İsminin Andreas olduğunu öğrendiğim adamın en ufak bir tepki göstermeyip, rahat olmasına şaşırmış gibi de görünmüyordu. Daha çok bana zarar vermesinden endişe duyar gibi bir hali vardı. Gözlerim ona kaymış dahi olsa elimdeki silah sımsıkı bir şekilde karşımdaki adamın sert göğsüne saplanmış durumdaydı.

"Sanırım bu silah akşama kadar bizim aramızda kalıp, böylece bekleyeceğiz matmazel."

Bazı zamanlar olurdu ki -geçmişimi hatırlayamasam bile bunu hissediyordum- kendimi tamamen çaresiz ve kimsesiz hissederdim. Ne yazık ki artık bir şeylerin farkındaydım. Bazı zamanlarda yoklayan bu duygu, artık benim tüm benliğimi sarmalayacak, kış güneşinin aldatıcı sıcaklığı gibi beni önce süslü sıcaklığı ile kendine çekecek, ardından ise keyifle hastalandıracaktı. Olumsuz duygular, insanı yavaş yavaş solan bir çiçek gibi öldürürdü. Ve ne yazık ki hayata neredeyse yeni başladığım bu bir saat içinde birden fazla olumsuz duygu beni kucaklamıştı.

1919 | DÖNÜM NOKTASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin