16. TANRI'NIN ADALETİ / PART³

1.9K 198 235
                                    

1919 | Dönüm Noktası

16. Bölüm: Tanrı'nın Adaleti

Son part.

*Bu kitapta geçen tüm kurum, kuruluşlar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup, sadece kurgudan ibarettir.

*Bu kitap tarihi olayları konu almamaktır. Sadece 1919 - 1922 yılları arasında İzmir, Yunanistan tarafından işgal edilmiştir ve kitabımda kullandığım tek durum bu. Onun dışında her şey sadece kurgu ve hayal ürünüdür.

*Sizden bol bol yorum bekliyorummmm...

*Hadi bölüme geçin bakayımmm... Yine uzun bir bölüm oldu. Siz bölüme geçerken ben de size buradan öpücük, kalp ve sarılma göndereyimmm. Öpücükler, kalpler ve sarılmalar efeniiiimmmmm. 🧚‍♀️


[ *İçim bunu yapmakta hiç rahat değil ama gerçekten emeğimin karşılığını alamıyorum bu yüzden de sınır koymaya karar verdim. Bir sonraki bölüm için sınırımız:

100 Oy
250 Yorum ]

*Sonradan eklenen not: Fazlasıyla yükseldiğim ve çok çok ileri düzey bir bölüm oldu. Tabii bu benim nezdimde. :)

****

Firuze'den...

Artık bazı şeylerin üzerine ne çok fazla düşünmenin ne de o bazı şeylere duygusal yaklaşmanın zamanıydı. Üst üste üzerime binen onlarca durum, içimde yeniden vaveylalara neden olabilecekken tam şu an kendimi ve duygularımı gölgelemeli ve durmalıydım. Duygularımdan aldığım gücü gölgeleyerek duruşuma ve bakışlarıma yüklediğimde artık tamamen yeniden o kişi olmuştum. Yedi yaşından beri eğitilen o kişi...

Yok edici o kişi.

Sarraf olmak için yetiştirilen o kişi.

Ben Firuze Başbuğ bir Sarraf'tım.

Ve buna uyum sağlayarak yaşamıma devam edecektim.

Elimdeki kana bulanmış oka baktığımda gözlerimin alev alev yandığını hissediyordum. Gücümün yavaş yavaş midemi de yaktığını hissettiğimde gözlerim yavaşça beni beklemediğim anda bozguna uğratan ihanetçiye döndü. Yeşil ve kahveler ezelî bir rekabetle birbirlerini ezip geçerken ihanetçi üzerindeki ölü toprağını atmış olmalı ki sızlanmıyordu. Zaten inlemesi de ağrısını belli eden yüz ifadesi de birkaç dakika içinde yok olmuştu. Güçlü bir adam olduğu belliydi ama korkaklığı bunu bastırıyordu. Eğitildiğim gibi gözlerim bir Sarraf'ın dikkatiyle üzerinde dolaşırken, yüzümde anlamsız bir ifade oluştu.

Sarraf ne miydi?

Kartal Kuruluşu'nun en üst noktasına erişebilen kişilere Sarraf denirdi ve bu kişiler bir nevi insan sarrafı olurlardı. Son derece katı olan eğitimlerden Sarraf'lığa ulaşabilen koskoca kuruluşta sadece üç kişi vardı. Bir Sarraf olabilmek neden bu kadar zor diye sorarsanız, Sarraf'lığa ulaşabilmek için yapılan son test, ulaşılan son nokta bir ölüm, bir ateş, bir kıyametti... Sarraf'lığın son kuralı: Zaafın olabilecek kişiyi ya da kişileri bizzat senin ortadan kaldırmandı. Ve bunu yapabilmek büyük bir amaç gerektirirdi. Gerçekten iyi ve sağlam bir amacı olmayan kimse Sarraf'lığı denemek bile istemez, bu eğitimlere katılmazdı. Üç Sarraf, üç masum can demekti. İlk Sarraf, Kartal'ın ta kendisiydi ve Sarraf olabilmek için en yakınını yani babasını öldürmüştü. Bu konuma ulaşmak istemesinin nedeni ise yeni ve dinamik bir ülke yapısına sahip olabilmekti. Bunun için büyük bir güce sahip olmalıydı ve o bu gücü tırnaklarıyla, etiyle, kemiğiyle ve kör edici bir ihanetle kazıyarak elde etmişti. İkinci Sarraf eğitmenimdi ve bu konuma gelebilmek için kendi canını, ikizini ortadan kaldırmıştı. Erişmek istediği konum Kartal'ın en güvendiği adamı olabilmek, bir nevi ona ortak olabilmekti. Sarraf olabilmişti ama asla amacına ulaşamamıştı. Ona ortak olamamıştı. İkizini bir hiç uğruna öldürmüş, omuzlarına onun ölüsünü sırtlamıştı. Son zamanlarında nasıl delirdiğini hatırlıyorum... Çığlıklar, ağlamalar birçok intihar girişimleri...

1919 | DÖNÜM NOKTASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin