1. EV

6.4K 339 1.1K
                                    

*Bu kitapta geçen tüm kurum, kuruluşlar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup, sadece kurgudan ibarettir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Bu kitapta geçen tüm kurum, kuruluşlar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup, sadece kurgudan ibarettir.

Keyifli okumalar dilerim. :)

Yıl 1972

Kaderin beni oyuna getirdiği bu cilveli süreçte yaklaşık dokuz ay önce tamamen kimsesiz, evsiz  bırakılmıştım. Hayatın acımasızca yüzümüze vurduğu bazı gerçekler, bizi çoğu zaman hiç ummadığımız kadar etkiler, hiç beklemediğimiz kadar yaralardı. Ailemin ölümü de bana tam olarak bunu yapmıştı. Kimsesizliğin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim çünkü zaten ailemle hiç sağlıklı bir ilişkim olmamıştı. Annem asla anne olmak istememiş, babam ise sorumluluklardan nefret edermiş. Buna rağmen ikisinin de yapmış olduğu küçük bir hata ortaya benim gibi birini çıkarmıştı. İsyankâr, burnu havada, dik başlı ve dediğim dedik... İnsanlardan hakkımda duyduğum çoğu şeyden sadece birkaçıydı. Bütün bunları gerçekten umursamıyordum. Bir şeylerin farkına daha küçükken varmıştım ve bu aydınlanma benim kurtulmama neden olmuştu. Diğerlerinden farklı olduğumu ve buraya, bu insanlara ait olmadığımı yaşadığım olaylar, muhattap olduğum insanlar bana ziyadesiyle göstermişti. Dönemin getirdiği hiçbir şeyi bünyem kaldırmıyor, her zaman farklı düşünüyordum.

Siz hiç evdeyken bile evinizi özlemiş miydiniz?

Ben özlemiştim.

İçimde bir ateş gibi büyüyen özlem duygusu nereye ya da kimeydi bilmiyorum ama göğsümü kavuran bu özlem ateşi gittikçe harlanıyor, harlandıkça beni kül ediyordu. Etrafımı saran bu ateş gittikçe nefes almamı engelliyordu. Evim... Nereydi ya da kimdi? Kimeydi bu özlem, kimeydi bu yangın? İçimin yine daraldığını fark ettiğimde, düne nazaran daha parlak olan gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Dün tamamen kapalı olan hava şimdi yağmur yağacak gibi olsa da yine de parlaktı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. İstemeden gözlerim doluyor, burnumun direği sızlıyordu. Yine oluyordu işte. Yine başlıyordum... O özlem yine sarmıştı dört yanımı. Evimi özlüyordum. Nereye ait olduğumu bilmeden evimi özlüyordum ve bu bilinmezlik durumu gittikçe canımı sıkmaya başlamıştı.

Gözlerim benden izin almadan yavaşça açılınca tekrardan derin bir nefes aldım ve hemen yanıma koyduğum küçük valizime uzandım. Omuzlarımı dikleştirdim ve küle dönmüş evime son kez baktım. Bu insanlar... Bu mahalle... Beni hiçbir zaman kabullenmemişlerdi ve gitmem için her şeyi yapmışlardı. Her zaman onlara direnmiş, bana yaptıklarının kat ve kat fazlasını onlara yapmıştım. Yine de yaptıkları son hamle benim elimi kolumu bağlamış, zaten evim gibi hissetmediğim 'sözde' evimi içinde ben varken cayır cayır yakmışlardı. Neyseki şans ilk defa yüzüme gülmüş ve gece uyumamıştım. Kim bilir belki de evimi bulmadan ölmek kaderimde yoktu. Beni kurtaran her neydi bilmiyorum ama artık ipler benim elimde olmasa bile ortada ip deyip asılabileceğim hiçbir şeyim kalmamıştı. Bu hayata tutunmak için sayılı nedenlerim vardı ve nedenlerimden birisi şu an karşımda kül olmuş şekilde duruyordu. Bir insanın acıdan dolayı nefesinin kesilebileceğini çoğu kez duymuştum ama buna asla inanmamıştım. Oysa şimdi her şey farklıydı. Hani derler ya: "İnsan başına gelmeyen bir şeyi tam anlamıyla anlayıp, hissedemez." diye, bunu kim dediyse doğru demişti. Ben bir insanın acıdan nefesinin kesileceğine hiçbir zaman inanamamıştım, ta ki başıma gelene kadar.

1919 | DÖNÜM NOKTASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin