36. Bölüm

4.6K 292 18
                                    

Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Burnumu çekerek sıraya daha da yayıldım. Alaz'ın yumuşak ceketine iyice sarılarak başımı rahat bir pozisyona sokmaya çalıştım.

Uyumak neden bu kadar zordu? Oflayarak başımı sıradan kaldırdım. Etrafıma baktığımda birkaç kişi hocanın söylediklerini deftere geçiriyordu.

Bazıları yazı yazar gibi defteri karalarken bazıları aralarında sohbet ediyorlardı. Benim gibi uyumaya çalışanlar ise etraftan soyutlaşmışlardı.

Yanımdaki Alaz'a doğru döndüm. Kıvırcık saçları bugün her zamankinden daha dağnık görünüyordu. Dirseklerini sıraya yaslamış, çenesini avcunun içine yerleştirmişti. Bakışları hocadaydı ama pek dinliyor gibi görünmüyordu.

Arkama yaslanarak sıranın altına koyduğum çilekli sütümü çıkardım.

Pipeti takarak içmeye başladım. Aynı zamanda da başımı koyacağım yeri rahat edebileceğim bir hale getirmeye çalışıyordum.

Alaz'ın ceketini katlayıp küçük bir kare yaptıktan sonra elimle üstüne bir iki kez vurdum. Çilekli sütüm bittikten sonra kutuyu sıranın kenarına koyup  başımı cekete yasladım.

Sınıftaki sesleri duymamak için kulağıma kulaklıklarımı geçirirken çalan şarkıyla iyice mayışmıştım. Dudağımda bir gülümseme oluşurken kendimi  uykuya teslim etmek üzereydim.

Bir süre sonra kolumda hissettiğim şeyle başımı kaldırdım. Kenara koyduğum kutu boş olmasından dolayı koluma düşmüştü.

İçinde kalan yarım yudumluk sütte sweetimin koluna dökülmüştü.

Sinirle yerimden doğruldum çantamdan bir ıslak mendil çıkarttıktan sonra kolumu sildim. Kulağımdaki kulaklıkları çıkartarak çöpleri atmak için yerimden doğruldum.

Ayağa kalkacağım sırada Alaz anında çatık kaşlarıyla bana dönüp kolumu tuttu. "Ne yapıyorsun?"

"Çöp atacağım."

"Sırası mı sence?"

"Çöp atmanın sırası mı olur Alaz?"

Yerimden kalkıp çöpe doğru ilerlerken sınıfın gereğinden fazla sessiz olması dikkatimi çekmişti.

Anlamsızca etrafıma baktığımda herkesin gözü bendeydi.

Selin'le göz göze geldiğimizde ne yapıyorsun salak adlı bakışlarını bana gönderdi. Kaşlarım çatılırken ne oldu der gibi başımı salladım.

Bakışlarıyla karşıyı işaret ettiğinde oraya döndüm. Matematikçi Ayça hoca da aynı sınıftakiler gibi bana bakıyordu.

Tek fark kaşları olabildiğince çatıktı ve gözlerinden alevler fışkırıyordu.

Olduğum yerde dururken bakışlarım eline doğru indi. Kalemli eli havadayken diğer eli sınıf kapısını gösteriyordu.

Gözlerim büyürken ağzımın içinde bir küfür mırıldandım. Genelde bu pozisyona geldiğinde ağzından çıkan kelimeler aynı oluyordu.

'Ses yapmaya ve dersimi dinlememeye devam edecek olan varsa kapı orada.'

Sanırım hakkın rahmetine kavuşmuştum.

**

"Kadın su içsek müdüre gönderecek kapasiteye sahip. Şuan nasıl müdürün odasında değilsin anlamıyorum."

Saçımı arkaya doğru attım. "Ayça hocam beni sever. Halden anlıyor işte kadın."

Selin gülerek başını omzuma yasladı. Telefonumu, yan tarafıma koyduğum çantamın üstüne atıp maçı izlemeye devam ettim.

Gerçek ailem mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin