"Anne! Siyah eşofmanımı bulamıyorum. Bir de sen baksana!"
"Leyla abla dolabına koymuştu kızım. İyi bak!"
Duymak için merdiven aralığına biraz daha eğildim. "Anne biraz yüksek sesle konuşsana, duyamıyorum."
Annem elindeki sarı bezle mutfaktan çıkıp başını yukarı kaldırdı. "Dolabında diyorum, dolabında. İyi baksana kızım."
"Dolabımda yok. Zaten o yüzden sana soruyorum anne."
"Geliyorum Asya. Bulursam görüşürüz."
Geri çekilip odama girdim. Kesin dolabımdan çıkacaktı. Tırstım.
Giyinme odasına girip tekrar kıyafetleri karıştırmaya başladım. O sırada kapım açılmıştı.
Annem giyinme odasına girerek yanıma geldi. Tek tek raflara bakarken dağınıklığım hakkında bir şeyler söylemeyi ihmal etmiyordu.
En sonunda rafta bulduğu eşofmanı alarak önümde salladı. "Görme problemin varsa söyle kızım. Çekinmene gerek yok."
"Tamam."
Başını iki yana sallayıp odadan çıkarken gözüm dolaptaki siyah bol pantolona kaydı. Onu mu giyseydim.
Büyük ihtimal giymeyeceğim bir şey neden arattığım konusunda azar yiycektim ama olsun.
Okula geç kalacaksın.
En sonunda siyah pantolonda karar kılıp üstüme geçirdim. Üstüne de siyah bir kazak giyip saçlarımı açık bıraktım.
Bugün salıydı. O kaoslu, kanlı ve vahşetli günün ardından bir ay geçmişti.
Koca bir ay.
Abart.
Abartmak mı? Bir ay deyince az görünebilir ama koskoca otuz gün. Pardon dünü ve bugünü sayarsak otuz iki gün seyfi.
Otuz iki!
Tamam kes.
Kestim.
Bu bir ay içinde yeni yıla girmiştik. Okulların yarı yıl tatiline girip tekrar açılmasıyla dönemin yarısını da tamamlamıştık.
Huzura daha doğrusu ucunda huzursuzluk da olan huzura daha çok yaklaşmıştım.
Merdivenleri zıplayarak inip yemek odasına girdim. Geç ineceğim için başlamalarını söylemiştim. Zaten yemeyecektim. "Günaydın Taşkın family!"
"İngilizceyi yeni öğrenmiş insan vibe."
Ulaş'ın kafasına vurup yanından eğilerek bir kaç tane patates alıp ağzıma attım. "Sen de her şeyi çok iyi bildiğini düşünen gıcık tip mi oluyorsun?"
"Ne alaka?"
Babam, dirseklerini masaya yaslayıp ellerini birleştirdi. "Oturup kahvaltını yapsana kızım."
"Ben aç değilim baba ya, Ulaş'da yesin çıkalım."
"Ben de doydum. Gidebiliriz."
Annem kaşlarını çattı. "İkiniz de oturup düzgünce karnınızı doyurun. Gecikmediniz ya."
Kendimi sandalyeye yaslarken başımı iki yana salladım. "Gerçekten canım istemiyor. Acıkırsam okuldan alırım bir şeyler."
"Tamam Ela, aç değillerse yemesinler. Gidin hadi, iyi dersler."
Ben babama öpücük atarken Ulaş masanın yanına attığı çantasını aldı. "Altını çiziyorum, ben az da olsa yedim."
Polat abim de sandalyesini iterek kalktı. "Bugün sizi ben götüreyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek ailem mi?
أدب المراهقينGeçmişin yanlışı geleceğin doğrusunu etkiliyordu. Bir gün yanlışıyla,doğrusuyla senin olduğunu bildiğin hayatın gerçek olmaması, canları için her şeyini vereceğin kişilerin aslında hayatında bir yabancı olduğunu öğrendiğinde yaşadığın acı. Ve hayatı...