Abimle birlikte sessizce yatakta uzanıyorduk, başını dizime yaslamış yan dönerek odadaki tek cam olan kapıdan dışarıyı izliyordu. Ben ise ne yapacağımı bilmez bir şekilde dakikalardır onu izliyordum.
O konuşmaya başlamadan bir şeyler söylemekte istemiyordum ama dayanamayarak sessizliği böldüm. "Abi sana bir şey sorabilir miyim?"
Kaşları çatılır gibi oldu. Bakışları bir kaç saniyeliğine bana dönse de cama bakmaya devam etti. "İzin almana ne gerek var? İstediğini sorabilirsin."
"Beni yanlış anlamanı istemiyorum," tereddütle gözlerimi odada gezdirirken dudağımı dişledim. "Yaşadığın, yaşadığınız şeyler normal şeyler değil. Atlatmasının zor olduğunu görebiliyorum. Bu sıkıntılardan kurtulmak için psikolojik destek almayı düşündün mü?"
Nefes alışverişleri sıklaşırken boğazını temizledi. Ben rahatsız olduğunu düşünürken şaşkınlıkla ona bakakalacağım bir şey söyledi. "Zaten alıyorum."
"Ne? Ne zamandan beri."
"Davet gecesi, eve geldiğimizde karar vermiştim. Ondan bir kaç gün sonra da başladım zaten. Ayda iki kere gidiyorum. Sorunlarımla başa çıkamadığımda da gelmemi söylemişti psikoloğum o yüzden onun belirlediği günler dışında da gittiğim zamanlar oluyor."
Davet gecesi benimle ilk kez düzgünce konuşmuştu. Yanımda olmuşu. O gün onu abim olarak kabul ettiğim ve onunda beni kardeşi olarak kabul ettiği gündü.
"Bu çok iyi abi, yani senin de kafanı rahatlatmana yardımcı oluyordur."
"Aklında hiçbir zaman böyle bir şey olmadı ama beni çökmüş, umutsuz bir adam olarak görmeni istemedim. Polat'ın psikolog bir arkadaşı var, tanıdığım birine gitmek istemedim o da bunu bildiği için beni iyi birine yönlendirdi. İsmi Yavuz."
"İşe yarıyor mu peki? Yani rahatlıyor musun?"
Dışarıya derin bir nefes bıraktı. "Dediğin gibi hiçbiri kolay şeyler değildi. Elimden geldiğince kendi içimde halletmeye çalışıyordum ama oraya gittiğimden beri daha rahatım. Sana bugünler nasıl kötü bir insan olduğumu anlatmışlardır. Ama bugün düşündüğüm gibi olmadı. Yine üzüldüm, ağladım, unutmaya çalıştım ama işlerimi de hallettim, mesela bitirmem gereken bir projenin son dokunuşlarını yaptım."
Bunlar onun için büyük gelişmelerdi. Yüzümde gerçek bir gülümseme oluşurken eline uzanarak sımsıkı tuttum. "Her zamana yanında olduğumu bil olur mu?"
Onunda yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. "Biliyorum."
"Annemgilin haberi var mı?"
"Polat ve Baran biliyor. Bir de Boragil işte. Annemlere söyler miyim bilmiyorum."
Onu başımla onayladım. Kendi isterse söylerdi bir şey diyemezdim.
"Sana onun fotoğrafını göstereyim mi?"
Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırıp yüzüne daha dikkatli baktım. O da bakışlarıma karşılık verdiğinde nemli gözleriyle karşı karşıyaydım.
"İstiyorsan göster tabi ki."
Yavaşça yerinden kalktı, sakin adımlarla yatağın çaprazında duran kitaplığa doğru ilerledi. Eğilerek kitaplığın altındaki çekmeceyi açtı.
Çekmecenin içinden orta büyüklükte siyah bir kutu çıkarttı. Bir süre kutuya baktıktan sonra tekrar yatağa gelerek yanıma oturdu.
Kapağı açtığında yarısından fazlası fotoğraflarla dolu bir kutuyla karşılaştım.
En üstlerde duran fotoğraf gözüme çarptığında gözlerim parladı.
Siyah dalgalı saçları omuzlarından aşağı doğru dökülüyordu. Beyaz teni ona ayrı bir güzellik katarken yeşil gözleri ve dudaklarındaki insanın içini ısıtan büyük gülümsemesiyle ışıldıyordu. Ahenk Taşkın gerçekten çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek ailem mi?
Teen FictionGeçmişin yanlışı geleceğin doğrusunu etkiliyordu. Bir gün yanlışıyla,doğrusuyla senin olduğunu bildiğin hayatın gerçek olmaması, canları için her şeyini vereceğin kişilerin aslında hayatında bir yabancı olduğunu öğrendiğinde yaşadığın acı. Ve hayatı...