"Buyurun, siz burada biraz dinlenebilirsiniz."Polislerden birinin bizi getirdiği çadırda gözlerimi gezdirdim. Normal, büyük bir çadırdı işte.
"Bilgi alabileceğimiz birisi var mı?" Namjoon'un, çadırdan çıkmak üzere olan polise yönelttiği soruyla adam bize döndü.
"Az sonra gerekli açıklamalar yapılacak, merak etmeyin."
Polis çadırdan çıktığında, bıkkınca yere oturdum. Okulun içinden hala bir sürü silah sesi yükseliyordu, yaklaşık on dakika sonra ise bulunduğumuz çadıra birkaç öğrenci daha getirilmişti.
Hayatta kalmalarına sevinmiştim.
Herkes sessizce birbirine baktığı sırada, çadırın içine üst rütbeden olduğu belli olan bir adam girmişti.
"Herkese merhaba, mevcudu üçyüz kişilik olan Seul Lisesinden sağ kurtulmayı başaran sayılı kişiler sizsiniz demek."
Beni irite etmeye yeten bir ses tonu vardı adamın, rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"Biraz sonra sayım yapmak için bir polis memuru gelecek, fakat ondan önce size söylemem gereken bazı şeyler var."
Adamın gözleri yan yana oturan Taehyung ve Yeonjun'un üstünde birkaç saniye oyalansa da, hızlıca cümlesine devam etti.
"Dışarıda sizi bekleyen tam dört araç var, sizi onlarla güvenli bir bölgeye alacağız. Birkaç günlüğüne bizim misafirimiz olacaksınız, daha sonra ise..." Yüzüne yerleştirdiği garip gülümsemeyle, "...Ailelerinize teslim edileceksiniz." dedi.
İçimden bir ses, adamın belindeki silahı kaptığım gibi buradan kaçıp gitmemi söylese de sessizce oturmaya devam ettim.
Güvenli bir bölge var mıydı ki?
Adam son kez bakışlarını üstümüzde gezdirdikten sonra, ona dik dik bakan beni fark etti. Yüzündeki gülümseme yavaşça solarken, bana doğru birkaç adım attı.
"Bir sorun mu var genç adam?"
Evet, sen varsın dememek için dilimi ısırdım. Bir polise, hatta daha yüksek rütbedeki bir polise laf söylersem ya buradan leşim çıkardı ya da hapisten.
Elini bacağıma koyarak dikkatimi çekmeye çalışan Taehyung'a bir bakış atarak, yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim.
"Yok."
Adam bakışlarını birkaç saniye üstümde tutsa da, kafasını sallayarak onayladı ve çadırdan hızlı adımlarla çıktı.
Diğerleri bana sorgular bir biçimde baksa da, etrafta başka kişilerin de olması nedeniyle bir açıklama yapmadım.
Adamın yaka kartında ne yazıyordu? Young Nam.
Tanıdık gelen isimle kaşlarımı çatarak, biraz düşündüm. Bu ismi bir yerden tanıdığıma emindim.
Young Nam, Young Nam, Young Nam... Tabii ya! Ülkenin başkanı Chin Mae'nin sağ koluydu Young Nam, onun dışarıdaki eli koluydu.
Az kalsın bir başkan yardımcısına dikleneceğim aklıma geldiğinde, yutkundum.
Ama adamdan çok kötü bir enerji aldığıma emindim, bunun altından umuyordum ki bir şey çıkmazdı.
Young Nam'ın çıkmasıyla içeri giren bir polis, kaç kişi olduğumuzu saymıştı. Tam üçyüz kişilik okuldan, sadece kırk kişi sağ kalabilmiştik.
Polis bizi sırayla dışarı alıp, araçlara yerleştirirken neyseki aynı araca düşmüştük hepimiz.
Ben ve Soobin birlikte oturuyorduk, önümüzde Taehyung ve Yeonjun varken arkamızda ise Jimin ve Yoongi oturmuştu. Diğerleri de boş olan koltuklara yerleştiğinde, beklemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disease | taekook ✓
FanfictionYeni bir salgın ve bu salgına okulda yakalanan Seul Lisesi öğrencileri. |🧟♀️13323| |zombi au|