27. Bölüm

3.9K 562 222
                                    


Taehyung

Duyduğum isimle aralık olan kapıyı iterek, hızlıca içeri girdim. Hyuk hyung beni görünce aceleyle telefonu kapatıp, cebine sıkıştırmıştı.

"Juwon mu dedin sen?" 

Hyuk hyung gergince gülümseyerek, kafasını iki yana sallamıştı. "Juwon mu? Ah, yanlış duydun sanırım. Ben..." Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra, bana geri döndü. "Ben, Juhoon dedim. Yakın bir arkadaşım-" 

Sözünü bitirmesine izin vermeden, üstüne doğru yürüyerek ellerimle yakasına yapıştım.

"Yalan söyleme bana! Juwon dedin, biliyorum."

Hyuk hyung, benim gibi kaşlarını çatarak yakalarındaki elimi ittirdiğinde ondan uzaklaşarak ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.

"Taehyung, karşında büyüğün var saygısızlık etme."

Alayla gülümseyip, birkaç adımla yeniden ona yaklaştım.

"Büyüğüm bana böylesine önemli bir konuda yalan söylüyorsa eğer, ona saygısızlık etmek sikimde bile olmaz."

Hyuk hyung sıkıntıyla iç çekerek, benden uzaklaştı ve sakince koltuğuna oturdu. Ben onu izlerken, eliyle yanına oturmamı işaret ettiğinde kendimi sakinleştirmeye çalışarak yanına ilerledim ve oturdum.

"Taehyung... Gerçekten bak, Juhoon dedim ben. Neden inanmıyorsun?"

Derin bir nefes alarak, elimi ona uzattım. "Telefonunu ver."

"Ne? Neden?" Gözlerimi devirerek, elimi ısrarla uzatmaya devam ettim. "Ver."

Mecburen cebinden çıkardığı telefonu bana uzattığında, yüzündeki yakalanmışlık ifadesiyle çoktan anlamıştım doğru duyduğumu.

Kendi cebimdeki telefonu da çıkararak, Hyuk hyungun son konuştuğu numarayla benim aradığım numarayı karşılaştırdım.

Ve tabiiki, numara aynıydı.

"Tamam, bakma bana öyle." Bakışlarını benden çekerek, kısık sesiyle bir küfür savurmuştu. "Anlatacağım her şeyi."

Onu umursamadan, telefonundan son konuştuğu numarayı, yani babamın numarasını aradım.

Birkaç çalış sonrası ise telefon açılmıştı ve babamın sesi kulaklarıma dolmuştu.

"Hyuk? Ne oldu, Taehyung anlamış mı?"

Gözlerimi sıkıca yumarak, dudaklarımı araladım.

"Anlamış, Taehyung her şeyi anlamış baba."

Babam benim sesimi duyduğunda, aramızda birkaç saniyelik bir sessizlik oluştu.

O tahminimce ne diyeceğini düşünürken, ona izin vermeden lafa girdim.

"Ne senin, ne de Hyuk hyungun yalanlarını dinlemek istemiyorum." Pişmanlık akan gözleriyle beni izleyen Hyuk hyunga ters bir bakış atarak konuşmaya devam ettim.

"Sadece, sadece bir kere cesur ol ve yarın buraya gel. Karşıma çık, bana doğruları anlat. Eğer içinde bana, Yeonjun'a karşı en ufak bir sevgi kırıntısı varsa artık karşımıza çık."

Bir cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp, koltuğun üstüne bıraktım ve Hyuk hyunga bakmadan odadan hızlıca çıktım.

Koşar adımlarla odama girdikten sonra, sırtımı kapıya yaslayarak dolu gözlerimi sıkıca yumdum.

Ben, babamı bulmuştum.

Kafamı ellerimin arasına alarak, yere oturdum. Dolu gözlerimden yaşlar akmaya başladığında, kafamı sertçe arkamdaki duvara geçirmiştim.

disease | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin