24. Bölüm

4.5K 562 354
                                    


1 Gün Önce

"Bu planın işe yarayacağından emin misin?"

Genç adam, karşısında oturan patronuna bakarak kafasını salladı.

"Eminim, efendim. Bu sefer bu olayı çözeceğim, bana güvenebilirsiniz."

Chin Mae, sırtını oturduğu koltuktan ayırarak düşünceli bir şekilde çenesini sıvazladı.

"O ilaçlara ihtiyacımız var, bu sana verdiğim son şans Young Nam. İlkinde halledeceğim dedin, başaramadın. Bu sefer de başarısız olursan, sonuçlarına katlanırsın."

Young Nam, yaşlı adamın dediği şeyle yutkunarak hızlıca onaylamıştı.

"Siz merak etmeyin efendim. Lee Hyuk yeniden yer değiştirecektir, onu takip ederek yeni yerlerini bulacağız."

Young Nam, gözlerini kaçırarak kısık sesiyle devam etti cümlesine.

"Aslında Kim Taehyung'u almayı düşünüyordum, ama madem izin vermiyorsunuz Jeon Jungkook'u alacağız."

Chin Mae, ayağa kalkarak kesin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Kim Taehyung'a bir zarar veremeyiz, biliyorsun o Kim Juwon'un oğlu. Zaten aptallık ederek vurdunuz çocuğu, neyseki ciddi bir şey olmadı."

Ters bakışlarını yardımcısının üstüne diktikten sonra, konuşmasına devam etmişti yaşlı adam.

"Eğer ona bir zarar verirsek, elimizdeki tek tehdit unsurunu da kaybetmiş oluruz. İleride ne olur bilmiyoruz, eğer Kim Juwon bir aksilik çıkarırsa onu Taehyung ile tehdit etmemiz gerekecek."

Young Nam sessizce patronunu onayladı ve ayağa kalktı.

"Tamam efendim, anladım. Merak etmeyin, Jungkook en geç iki güne elimizde olur."

Chin Mae, yüzündeki memnun ifadeyle gülümseyerek yerine geri oturdu.

Jungkook
Şimdiki Zaman

Akşam saatlerine kadar odada oturmuş, normal bir şekilde sohbet etmiştik. Taehyung, telefonda konuştuğumuz adam hakkında hiçbir şey söylememişti bu yüzden sesini tanıyamadığını düşünmüştüm.

Tanısa bir tepki verirdi değil mi? Yeonjun zaten tanımamıştı ama Taehyung'un tanımasını beklemiştim.

Gözlerimi elimdeki telefona dikerek, derince bir iç çektim. Çok arada kalmıştım, bildiklerimi Taehyung'a anlatmam gerekiyordu ama aynı zamanda çok kararsızdım. Eğer her şeyi yanlış anladıysam, Taehyung'u boşuna umutlandırıp üzmüş olacaktım.

Ve ben artık Taehyung'un üzülmesini istemiyordum.

Elimin üstünde bir ağırlık hissettiğimde, bakışlarım oraya döndü. Taehyung, elimi sıkıca kavrayarak dikkatimi çekmeye çalışıyordu.

"Jungkook, neyin var?" Meraklı ses tonuyla sorduğu soru, hafifçe tebessüm etmemi sağladı.

"Bir şeyim yok." İnanmadığını belli edercesine bana baktığında, dudaklarımı büzmüştüm.

Daha sonra vücudumu ona doğru döndürerek, "Bir şey sorabilir miyim sana?" dedim.

Beni onaylarcasına kafasını salladığında, yutkundum. Nasıl soracaktım ki?

"Ailen çıkıp gelse bir anda, ne yapardın?"

İfadesiz yüzü bir anda donuklaştığında, sorduğum soruya pişman olmuştum bile.

disease | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin