22. Bölüm

4.7K 610 323
                                    


Ben sevdiğim insanları kaybetmeye alışık olan biri değilim aslında.

Küçükken evimizin önüne gelen bir köpek vardı ama, onu çok severdim. Annem ile birlikte mamasını verirdik, gece olunca uyuma sebebim bile sabah olduğunda dışarı çıkıp onunla oyun oynayabilmekti.

Yine bir gece uyuyup, uyandığımda onunla oyun oynayamamıştım. Çünkü sokaktan geçen bir sarhoş sürücü onu ezip kaçmıştı, en yakın dostumu böyle kaybetmiştim.

Bir insan ya da bir hayvan olması durumları değiştirmiyordu tabii, fakat şimdi bakınca çocukken yaşadığım şeyin büyük bir üzüntü olmadığını fark ediyordum.

Arka koltukta oturuyordum, kucağımda ise Taehyung uzanıyordu. Ön koltukta şoför, yanında ise Bay Lee vardı.

Endişeyle bana baktığını hissediyordum fakat gözümü Taehyung'tan ayıracak mecalim yoktu sanki.

Gözümü bir anlığına ayırsam, ellerimin arasından kayıp gidecek gibiydi.

Kalbimin üstünde öyle bir ağırlık vardı ki, biri kalbimi ellerinin arasına almıştı ve acımasızca sıkıyordu onu.

Nefes alıyordum ama yetmiyordu, ciğerlerim parçalanacak gibi hissediyordum ama dışarıdan bir sorun yok gibi gözüktüğünü de biliyordum.

Taehyung, Kim Taehyung.

İlk tanıştığımızda da beni delirtmeyi başarıyordu, son anlarımızda da.

Son an demek ne garipti aslında, son anımız mıydı cidden bu? Her şey böyle mi bitecekti? Hayır, böyle bitmesine izin veremezdim.

"Taehyung, uyan yalvarırım. Uyan..."

Gözlerimden akan yaşları tek elimle silerek, diğer elimi Taehyung'un karnına bastırmaya devam ettim.

Bay Lee, depoya bir doktor çağırdığını söylemişti sanırım fakat hayal meyal hatırlıyordum. Taehyung'un benim önüme geçip vurulması, ben şok halinde öylece dururken Bay Lee'nin beni kendime getirmesi, birlikte Taehyung'u dışarıya taşıyıp arabaya binmemiz ve benim durmak bilmeyen göz yaşlarım.

Durmak bilmeyen tek şey göz yaşlarım da değildi, Taehyung çok fazla kan kaybediyordu.

"Taehyung, lütfen dayan. Biraz daha, lütfen. Çok az kaldı, n'olur dayan!"

Ben ağlayarak konuşurken, Taehyung'un kapalı gözleri kısıkça aralanmıştı.

"Taehyung!" Araladığı gözleri direkt olarak benim gözlerimle buluştuğunda, yaşlı gözlerime rağmen kocaman gülümsedim.

"Jungkook." Mırıldanarak konuşması bile kalbimin atışını hızlandırmıştı, boştaki elimi yavaşça yanağına yaslayıp okşadım. "İyisin Taehyung, daha iyi olacaksın tamam mı? Çok az kaldı, dayan."

Cümlemi bitirdiğimde, Taehyung aşağı doğru sallanan elini hareket ettirmişti.

Bu bile onu zorlamış olacak ki, yüzünü buruşturdu. Tam, kendini yormamasını söyleyeceğim sırada kaldırdığı elini yanağıma yaslamasıyla istemsizce hıçkırdım.

"Taehyung...."

Yüzündeki acı çeker ifadeye rağmen, tebessüm etmeye çalıştığında yeniden hıçkırmamak için dişlerimi birbirine bastırdım.

"Ağlama."

Elimi, yanağıma yasladığı elinin üstüne koyduktan sonra onu onayladım.

"Ağlamıyorum, ağlamıyorum bak. Ama sen de yorma kendini, lütfen."

disease | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin