Yağmur bardaktan boşalır gibi şiddetle yağıyordu. Ne tarafa doğru gideceğimi bilemeden, koşar adımlarla, boş sokakta yön duygumu yitirmiş bir hâlde yürüyordum. Evde her kesin beni aramaya başladıklarını tahmin ede biliyordum. Yokluğumu fark etmeleri dakikaları bile geçmez iken, hemen aramaya başladıklarını biliyordum.
Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama hiç kimsenin olmadığı sokakta tanıdık bir ses tarafından ismim yankılandı. Ardından tüm vücuduma yayılmış, endişe ve korku ile olduğum yerde durdum.
-Hüma..!
Tanıdık sesin kimden geldiğini biliyordum. Arkama dönüp yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Beni hâlâ takip ettiğini bilmiyordum. Peki böyle bir havada dışarı çıkacağı mı nereden biliyordu? Yine mi penceremden uzakta beni seyrediyordu? Kendime soru sormaktan vazgeçip ağır hareketle arkamı döndüm. Ben kendime sorular sorarken o çoktan yanıma ulaşmış, benim ona dönmemi bekliyordu. Aramızda sadece bir adım vardı. İkimizde sırılsıklam olmuştuk.
-Hüma? İyi misin?
Sesi endişe doluydu. Beni bu havada , gecenin bir vakti yalnız gördüğü için hem endişeli,hemde şaşırmış olmalı. Konuşma kabiliyetini kaybetmiş biri gibi donuk yüz ifadesiyle ona bakmakla yetindim.
-Hüma? İyi misin?Aynı soruyu bir kez daha sorduğunda başımı evet anlamında salladım.
-Nereye gidiyorsun? Hüma bir şey mi yaptılar sana? Benimle gelmek ister misin? -diye sorduğunda, yüreğim bir kez daha parçalara ayrılıp, paramparça oldu. Bu kaçıncı "Benimle gelmek ister misin?" diye sorması. Hep bu soruya "Evet" demek istemiştim. Ama yapamıyorum. Yapamam. Çünkü aramızda büyük bir engel vardı.
Sonunda konuşmak için kendimde cesaret bulduğum.
-Hayır. Kimse bir şey yapmadı. Sadece... Bilmiyorum... Yani... Ben hava almak için dışarı çıktım.
Sesim adeta bir fısıltı gibi çıkmıştı.
-Biraz yüksekten söyle. Seni anlamıyorum.
Tabi bu yağmurda kısık sesle kim-kimi duyabilir. Bu sefer biraz yüksek sesle az önce söylediğim cümleyi tekrar ettim.
-Hayır kimse bir şey yapmadı. Ben... Ben hava almak için dışarı çıktım... Dolaşmak için çıktım.
Anlamadığım bakışlarla bir kaç saniye gözlerime baktı.
-Hüma hâlâ yalan konuşamıyor sun. Hava almak için bu zamanımı bekledin? Dışarı çıkmak için pek iyi bir zaman değil sanki ha? Bana doğruyu söyle..! Sana bir şey yaptılar , onun için mi dışarı çıktın.
-Hayır.
-Hadi Hüma gel benimle gidelim. Bizi kimse bulamaz.
Ona, onunla gitmenin mümkün olmadığını söyleyeceğim sırada, bu kez ismim bir diğer tanıdık sesle sokakta yankılandı.
-Hüma..!
Beni aramaya çıkmışlar bile. Onu yanımda görmemeleri gerek. Ona bir şey demeden, yanından geçip gitmek istediğim sırada güçlü kollarını belime sarıp:
-Lütfen gitme. Hadi beraber gidelim. - dediği sırada, bu kez ismim sokağın başında yankılandı.
-Hüma? Hüma? Sen misin?
Telaşla onu kendimden uzaklaştırmak için, ellerimi göğsüne yerleştirip hafif itmeye çalıştığım sırada, sokağın başında yankılanan sesin sahibi bana yaklaşmıştı. Ondan ayrılıp sesin sahibine döndüm. Sarp. Ne işi var onun burada?
-Sarp ne yapıyorsun burada? -Sarp yanımda ki kişiye kısa bir bakış attıktan sonra:
-Ailen seni arıyor. Her kes ten gizli bende seni arıyordum. Hemen eve gitmemiz lazım. Veda et onunla. Yanında görmesinler. -dedi.
Sarpın ne söylediğini anlamıştım. Onu yanımda görürlerse bu kez dediklerini yapacaklardı. Ona bir şey olursa kendimi affetmem. Ona bakıp:
-Evine git lütfen. Bir daha buralara gelme. -dediğimde ,başını sağa sola doğru hareket ettirip:
-Hayır. -dedi.
-Git..!
-Hayır Hüma..! Bir kez daha seni bırakıp gidemem. Korkuyorsun.
-Hayır korkmuyorum..! -diye bağırdım.
-Allah kahretsin ki, korkuyorsun. Neden korkuyorsun? Söyle ya. Söyle de bileyim. Benden neden kaçıyorsun? Neden yüzüme bakmıyor sun?
Ona cevap vereceğim sırada gökyüzü şiddetle gürledi. Sanki onun yerine gök yüzü hem bağırıp, hem de nefretini şiddetle yağan yağmurla birlikte kusuyor du. Bu düşüncenin üzerine gök yüzünün bir daha gürlemesi, irkilmeme sebep olsa da kendimi toparladım. Korktuğumu belli etmeyecek tim. Hâlâ güçsüz olduğumu anlamasını istemiyordum. Artık göz yaşlarım yüzüme düşen iri yağmur damlalarına karışmıştı.
-Özür dilerim. Sana yaşattığım her şey için. -değip onu orada, bir kez daha yalnız bıraktım. Sarpla birlikte koşar adımlarla evin yolunu tuttuk.
Atakan Gülgörün dediği gibi "Kendinize eş seçerken, ne kadar güçlü ve güzel olduğuna değil. Sizin için ne kadar mücadele edeceğine bakın. Güç ve güzellik her hangi bir zamanda kaybedile bilir. Ama mücadele, sevgi var olduğu müddet devam eder."
Bende senin için, bizim aşkımız için mücadele ediyorum sevgilim. Sana olan sevgim hâlâ devam ediyor. Aynı senin bana olan sevgin gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN
General FictionSevgili okurlar Derinlerimde Ellerin adlı kitabımızın yeni ismi KESKİN'le devam ediyoruz. -Eğer evlenmeyi başarırsak gerisi kolay. Zaten kağıt üzerinde yapacağımız bir evlilik olacak. Sadece ailelerimizin yanında evli ve mutlu bir çift gibi davrana...