"Hüma..!" Bu babamın sesiydi. Olamaz. Arafın yaşadığını öğrenecek. "Vay, vay, vay. Ölümüz hortlamış, yaşıyor." Babam bizden üç, dört adım uzağımda durmuştu. Babamı es geçip, ne olursa olsun Arafla gidecektim.
Araf babama doğru iki adım atıp "Raşit amca ben bize yaşattığın onca şeye rağmen sessiz kaldık. Şimdi bırak gidelim." demesiyle babam kahkaha atıp güldü.
"Ya öyle mi Araf efendi. Sence senin sessiz kalıp, kalmaman benim umurumda mı sanıyorsun? Oradan bakınca umurumda olmadığı belli oluyordur. İyi bak."
Babamın kendinden emin duruşu her ne kadar sinir bozucu bir haraket olsada umursamadan Arafın yanında durdum.
"Adamlarına söyle çekilsinler baba." Söylediğimi hiç duymamış gibi gülmeye devam etti. Başıyla adamlarına beni gösterdi babanın adamı yanıma yaklaşıp benim babama doğru sürüklemeye kalkıştığında Araf adama yumruk attı. Adam Araf'ın attığı yumrukla geriye doğru hafif sendelendi. Aynı şekilde adam da arafa yumruk attığında Araf milim yerinden kıpırdamamıştı.
Babam "Tamam ben çekiliyorum. Gidin" demesi ile adamlarına çekilin işareti vermişti. Ben endişe dolu gözlerle Arafla gitmek için adım attığımda arkasında duran adam silahını ona doğru kaldırdığında benim attığım son adım olmuştu. Onun gülümseyen dudakları bir anda endişeyle "Ne oldu güzelim?" sorarken, elini bana uzatıp "Hadi gel." dedi.
Babam "Eğer bir adım daha atarsan olacakları biliyorsun." dedi. Onu öldürecekti. Bu sefer gerçekten öldürecekti. Araf'ın arkadan ona uzatılan silahın varlığından haberi bile yoktu. Bunu yapamam. Ayaklarım geri adım atmak istemiyordu. Lakin kalbim ayaklarıma geri adım atmak için komut verdi.
Geri adım attığımda Arafın "Hüma ne yapıyorsun?" sorusuna "Üzgünüm Araf. İkimiz içinde en iyisi bu." yanıtı verdim.
Babama bakıp "Yapma seninle geliyorum." dediğimde Arafa silah uzatan adamlara başıyla gidelim komutu verdi.
"Hüma nereye gidiyorsun?"
"Olmaz Araf, seninle gelemem."
"Bunu bana bize kaçıncı yapışın? Gideceğimiz sırada hep vazgeçiyorsun. Şaka mı yapıyorsun? Çocuk oyuncağı mı bu. Kimi kandırıyorsun? Kendini mi? Beni mi?"
Sorduğu sorulara cevapsız ve arkamda bırakarak bir kez daha terk ettim onu. Bizim hikayemiz hep böyleydi. Hiçbir zaman kavuşamadık. Açılacak o kadar çok engelimiz vardı ki, bu engeli aşmamız için ikimizden biri diğerinden vazgeçmeliydi. De hep vazgeçen taraf bendim.
Eskiden hep önceliğim ailemdi. Arafı tanıyana kadar. Arafat tanıdıktan sonra ailenin ne olduğunu öğrenmiştim ve hep bu yüzden hayat beni yeniyordu. Kaderimde hep gözyaşı akıtacaktım. Özür dilerim sevdiğim adam. Özür dilerim gençliğim. Özür dilerim Allah'ım bana emanet ettiğin bu canı hep böyle incittiğim için ve başka bir canı hep paramparça ettiğim için...
Babamla birlikte binaya girerken arkamdan "Allah kahretsin sizi..!" diye bağıran Arafın son kez sesini duymam olmuştu. Bir daha onun sesini duymayacağımı iyi biliyordum. Daha onun sesini duymayacağımı iyi biliyordum.
Babama "Arafın kılığına bile dokunmayacaksın." dedikten sonra durdum. "Eğer dokunursan ona, yaptığın her şeyi polise anlatırım. Arafın tırnağını bile zarar gelirse senden bilirler. Ayrıca şirketin üzerinden paravan şirketler kurduğunu da ihbar ederim." Bu yaptığın tehditler babam için belki de hiçbir şeydi ama şirketi kaybetmemek için bunu yapacağından emindim.
Herkes mekanı olduğu salonunda masalarında oturmuş beni ve Sarp'ı seyrediyorlar. Yanımda bir adet heyecanlı ve sevinç içerisinde oturan Sarpa baktım. Mektubu koyduğum ceketi giymişti. Mektubu okuyup beni babama şikayet etmişti. Bunu yapmış mıydı gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN
General FictionSevgili okurlar Derinlerimde Ellerin adlı kitabımızın yeni ismi KESKİN'le devam ediyoruz. -Eğer evlenmeyi başarırsak gerisi kolay. Zaten kağıt üzerinde yapacağımız bir evlilik olacak. Sadece ailelerimizin yanında evli ve mutlu bir çift gibi davrana...