15.Bölüm

152 79 109
                                    

   Küçükken hep on sekiz yaşımı beklerdim. Reşit olacağım zaman tüm yeşil ışıklar benim için yanacaktı. Arkamda bıraktığım evden büyük bir gururla çıkıp, üniversiteyi yurtdışında hukuk okumak için gidecektim. Arkama baktığımda o zamanlar annem bildiğim kadın ve babam beni büyük bir gururla yolcu edeceklerdi.

   Şimdi anlıyorum benim yeşil ışığımın yanması için Sarpla evlenmem gerekiyormuş. Benim özgürlüğüm Sarp'ın elindeymiş. Sarpla değil de bir başkasıyla zorla evlenecek olsaydım özgürlüğü mü verirmiydi? Vermezdi.

   Bazı kızlarımız için hayat şanslı ola biliyor ken, bazıları için hayat hiç de şanslı olmuyor. Aile baskısı ve ya şiddetinden kurtulmak için evleniyorlar. Evlendikten sonra başlıyor zaten cehenneme açılan kapılar. Ve o kapının ardından uzun, yorucu bir yol. İşte o yolda kızlarımızın bir çoğu yürüyemeyip intihar eder, ya da zalım eşleri, babaları, abileri tarafından vahşice öldürülüb, intihar süsü verirken bir diğer yandan "Namusumu kirletti." diyip hiç bir şey olmamış gibi göğüslerini gere gere ben erkeğim diye sokaklarda utanmadan, sanki katil onlar değiller miş gibi yürüyorlar. Kalı*larına tükürdüğümün insan oğulları.

   "Hüma titriyor sun. İyi misin?"

   Sinirden titrediği min bile farkında değildim. Kollarımla kendimi sarıp, Sarpa baktım.

   "İyiyim Sarp. Sadece yine kendi kendime konuşup..."

   "Kendini kızdırıp, sinirden titremeye başladın. Kızım yapma sana şunu. Kaç defa dedim kendi içinde konuşma. Bana anlatsana."

   "Of. Sarp. Kendimden asılı değil. Olu veriyo işte gı." Sonda söylediğim cümleye gülmüştük ikimizde.

   "Sen kendi sessizliğinde kendinle konuşurken Kerem mesaj attı."

   "Ne diyor?"

   "Uzun bir arayış sonucunda annenin çalıştığı Cadde pavyonun yerini bulmuş. Geceyi uyuyamamış araştırmış sabaha kadar. Eskisi gibi bir pavyon yeri değil. Bir restoran yapmışlar. İsim aynı."

   "Pavyondan restorana geçmişler. O zaman işçiler? Onlarda  değişmiştir. Acaba müdür aynı mı? Nede olsa bir zamanlar annem oranın bir çalışanı, bilir elbet."

   "Annenin ismini daha bulamadık. Baban oranın daimi müşterisi olmuş. Kerem oradan buluruz diyor. Ama sanki işimiz zorlaşıyor?"

   "Bilmiyorum Sarp. Zor olacak ama bulacağız."

   Cebimden çıkardığım kolyeme baktım. Sanki özenle yapılmış gibi. Firuze çiçeği işlemeli kolye ucunu çevirip arkasına baktım. Arkasında küçük bir işaret vardı ama tam seçilemiyordu. Markanın logosu galiba.

   "Dedenin sana verdiği kolye değil mi?"

   "Evet o. Kaybettiğimde ne kadar ağlamıştım hatırlıyor musun?"

   "Anlamadığın bir gün varmıydı da onu hatırlayalım."

   "Araf gidip aynısını yaptırmıştı. Üzülmeyeyim diye."

   Onu o kadar çok özlüyorum ki.

   "Sen salakta almayıp, geri vermiştin kendi kolyemi istiyorum diye. Al bunu kızımız olduğunda takarsın altının fiyatı yükseliyor, sonra alamayız demiştin."

   "Gerçekten yapmıştım öyle bir rezillik."

   "Dur Allah'ını seversen yine geçmişe dalma. Geldik zaten hadi in."

   Deli çocuk. Nereye geldiğimizi bilmediğim için dışarıya bakınmakla yetindim.

   "Neresi burası?"

KESKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin