Bir ara hatırladığım şey eski, yapısı yarım bırakılmış bir binanın başındayım. Binanın ne kadar yüksek olduğunu anlamak için kenardaki demirliğe bir kaç adım atarak aşağıya bakmaya çalıştığım. Bu sırada biri "Hüma... Yardım et." Diye bağırıyordu. Çevreme baktığımda hiç kimse yoktu. Ses aşağıdan geliyordu."Hüma buradayım. Bana yardım et."
"Neredesin? Kimsin sen?"
"Hüma yardım et bana. Ölmeme izin verme." Bu Arafın sesiydi. Binanın ortasında aşağıya inen beton merdivenleri gördüğümde hızla koşarak, merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.
"Araf neredesin?"bağırarak seslendiğimde aynı şekilde o da "Hüma yardım et..." diye bağırdı.
Bilmem kaç kat koşar adımla aşağıya indiğimde, binanın beton duvarlarında bir rakamını görmemle 1 katta olduğumu anladım.
"Hüma yardım et, ölmeme izin verme." Binanın çıkış kapısını bulmamla Arafa biraz daha yaklaştığımın sevincindeydim.
Binadan çıktığımda etrafın bana tanıdık geldiğinde şaşırmıştım. Burası eskiden binaların olduğu yerde hatta tam da burada, bu sokakta Araf bana şarkı söylemişti. Biz eskiden hep buralarda vakit geçirirdik.
Nefes nefese kalmış bir halde "Araf neredesin?" diğe bir daha bağırdım.
Tanımadığım bir ses "Araf burada." Söyleyince ilkildim. Biri daha vardı. Sesin geldiği yöne taraf baktığımda, Araf yerde kanlar içinde yatıyordu. Başında eli silahlı biri duruyordu.
Ben şok içinde onlara bakıyordum. Gözlerime perde misali dolan yaşlar görmemi bulanıklaştırıyordu. Kalbim göğüs kafesimin içinde sıkışmış, nabzımı zayıflatmıştı sanki. Kulağım uğuldamaya başladığında, bacaklarım beni taşıyamaz bir halde yere çökmemek için Araf'a doğru koştum.
"Ne yaptın ona?" diye sorduğumda sesim fısıltı halinde titremişti. Gözyaşlarım daha fazla puslu görmemi sağladığı için onların akmasına izin verdim.
"Geç kaldın kurtaramadın onu."
"Araf?" Ona yakınlaştığında bir kez daha "Araf." diye seslendim. Belki bir umut cevap verir. Onu kurtarabilirdim. Gözleri yarı açıktı, yanına diz çöküp yarasına baktığımda tam kalbinden vurulmuştu. Titreyen elimle nabzını kontrol ettiğimde nabzı atıyordu. Hâlâ yaşıyor.
"Araf... Araf bir ses ver. Duyabiliyor musun beni.?"
"Hüma... Beni buldun..." Sesi o kadar cansız, fısıltı halinde çıkmıştı.
"Az daha dayan tamam mı? Seni kurtaracağım." Elimle yanağını okşadığımda yanakları buz gibiydi.
"Sen üşüyorsun. Tamam şimdi seni az da olsa ısıtacağım."Üzerimdeki sweatshirt'ü bir çırpı da çıkarıp Araf'ın üstünü örtdüm.
"S...sen...seni çok seviyorum. Hüma. Son nefesime k...k..kadar sevdim. Bu dünyada kavuşamadık ama ben seni diğer dün... dünyada seviyor ve bekliyor olacağım. Beni u...unutma... Bizi unutma."
"Araf hayır. Ne olur. Dayan. Lütfen dayan." Ağlayarak ona sarıldığımda, başımızın üstünde duran katile baktım.
"Ne bakıyorsun? Yardım etsene..! Ölmesine izin veremem! Yaptığın yanlışı telafi etmelisin..! Hadi yardım et."
Birkaç saniye baktıktan sonra söylediklerime aldırış etmeden arkasına dönüp gitti.
"Sana diyorum. Duymuyor musun? Yardım etsene. Nereye gidiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN
General FictionSevgili okurlar Derinlerimde Ellerin adlı kitabımızın yeni ismi KESKİN'le devam ediyoruz. -Eğer evlenmeyi başarırsak gerisi kolay. Zaten kağıt üzerinde yapacağımız bir evlilik olacak. Sadece ailelerimizin yanında evli ve mutlu bir çift gibi davrana...