iyi okumalar
3.9
.
"Kimliksiz bedenler."
.
Bir beden uykusunun içinde olağanca bir telaş yaşanırken, her şeyden haberdar olup bir haberdarsız gibi tavır almaktı, gözleri kapanmış o beden için. Ellerinin üzerinde kanın o soluk rengi, yüzüne sıçrayan günah dolu çığlıkların sessizliği ve yanı başında en yakın arkadaşının kapanmakta olan bilinci. Gözleri kararmak üzereyken kaçmaya çalıştı adımları. Koşarak, ona zor gelen bir kuvvetle karanlıktan kaçmaya çalıştı. Ama çok sürmemişti, aklını kalbiyle yitirip bitiren savaşta bir yenilgiye uğraması. Çoktan yitip giden ruhlar var idi etrafta. Lakin hiçbiri istenilen dolunayın yansıttığı bereketi üzerine çekememişti. Victor Sazawar dışında.
Yanındaki birkaç adamı ile hızlıca ilerliyor, ağaçların, çalılıkların ve halen duyulmaya çalışan çığlıkların arasında kendisini arıyordu. Ava'yı. Çok geç kalmış olmalıydı. Koruma olarak bıraktığı adamların çoğu ölmüştü ve gerginlikle koşarak giderken yüzünü sıvazladı. Ölüm saati birazdan bitecekti ve şanslı birileri varsa kurtulmuş olacak ve yaralılar acil olarak tedaviye alınacaktı. Ama bu av sezondaki ekipten tahmini otuzdan biraz fazla insan hayatta kalmış olmalıydı.
Diğerleri için de endişeliydi ama onların ne kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu biliyordu.
Ama Ava?
O onlar gibi değildi. Kendisinden ayrıldığında ne kadar korktuğunu görebiliyordu ve onun, patlamanın olduğu güne benzer yaşadığı anlarından dolayı nasıl bir ruh halinde olduğunu tahmin edemiyordu. Belki de hiçbir şey olmamıştı. Bunun çözümü bunlarda değildi. Bilemiyordu. Ava'nın her şeyi unutmak istemesine sebep olan anıları, bugüne benzer olabilir miydi? Bu sadece unutmak istediği anılarından sadece bir tanesinden biri miydi?
Her şeye muhakkak bir cevabı varken, şimdi hiçbir şey söyleyemiyordu içini yiyip bitiren kaybetme korkusuna.
Ve yanındaki adamları gittikleri yöndeki alanı tarayarak geçerken, Victor, "Ava," diye bağırdı. Bu dikkat çekmekten başka bir işe yaramıyordu ancak onu bulamadığı her saniye tüm bunlar umurunda bile olmuyordu.
Adamlardan biri, "Efendim," diye seslendi. Victor o kişiye dönerek tahammülü yokmuşçasına, "Çabuk söyle," diyerek bağırdığında adam onu hızlıca yanıtladı. "Bay Zach burada efendim. Ama yaralanmış."
Victor çenesini sıktı. Zach daha önce de birkaç ciddi yaralanmaları olmuştu. Fakat bu diğerleri gibi önemsiz hissettirmiyordu. Onu bazen öldürmek istiyor olsa da kendisinde yeri farklıydı. Yakın arkadaşı diyemezdi, sadece anlaşmakta zorlandığı kardeşi olduğunu söyleyebilirdi.
Hızlı adımlarla adamın arkasından giderken, Zach'in yaralanması, Ava'nın ölümü diye düşünüyor ve aklını kaçırmak üzere olduğu o on saniye ile Zach'in yerde kıvrılmış belli belirsiz inleyişleriyle debelendiğini görünce, her şey yoluna girecek diyordu. Gitmeyeceğini düşünmek sadece iyi gidecek olan şeyleri baltalamak dışında bir işe yaramıyordu çünkü.
Ama şimdi Zach'i bulmuştu, peki şu anda kalbini korkuyla çarpıtan sevgilisi neredeydi?
Gözleri etrafı keskince seyretti. Birkaç kişi ilerde, üç kişi de neredeyse iç organları dışarıya çıkacak kadar hırpalanarak öldürülmüşler ve yan yana dizilmişlerdi. Victor oraya kısacık baktığı anda bile anlamıştı. Bunlar Zach'in öldürme biçimi değildi. Zach sadece öldürürdü. Onları bu denli paramparça etmez, cenazelerine saygı duyardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH VE TAHT +18
Teen Fiction*Yetişkin okurlar içindir.* Gözlerine baktığı anda, şeytanın son kanat çırpışını görmüştü. "Güzelsiniz. Çok güzelsiniz." Derken bulmuştu kendisini kız. Bu aklıyla kalbinin bir olup, içtenlikle fısıldadığı an olurken, esmerin gözlerinde duran parlak...