30. "Ateşlerden doğan."

1K 53 14
                                    

Çok çok uzun bir aradan sonra iyi okumalar dilerim.

*****



3.0





"Ateşlerden doğan."






Zamanın doğruları vardır. Doğrulara meyil ettiği anları. Kimine ıstırap kimine ise mükelleftir. Lakin öyle bir muktedir bir boşluk ki bu, düşlerindeki zamansızlık gerçekte olan zamanla boy ölçüşürken sadece kalbinde sancıyan bitmek bilmeyen acının sonu hiç düş görmemek oluyordu.

Ava'nın elleri yatağının kenarından sarkıyor, bacakları kendi bacağının üzerine doğru topaç olmuşken sanki hiç nefes almıyormuş gibiydi. Ruhunu dün sabahında öldürdüğünden midir, bedenine taşıyordu olağanca bu abaza yükü?

Üzerine serilen battaniye bile hep olduğu yerde, ince belinin hemen üstünde düzgünce duruyordu. Küçüğün hiç hareket etmiyor oluşunu anlamak böylelikle zor olmuyordu. Boncuk boncuk terin soğudu anlında saçları kirpiklerine değmeden, sırf doğan güneş ile gözleri kendilerini rahatsız hissederek açılsınlar diye tertemizce ortasından ayrılmış, perdeler çekilmiş, yüzü serinletilmiş ve odanın havası temizlenmişti.

Ola ki gözleri açıldığında güneşten önce kendisini görsün isteyen biri vardı, hemen onun tam yatağının ilerisindeki köşeye koltuğunu çekerek ellerini çenesinin altına yaslayıp bırakan Victor Sazawar'dı, o biri olan.

Birileri gibi hayatına olağanca hükmettiği küçüğünün şu an gözlerinin yokluğuyla bile ona baktığını düşler gibiydi. Buna ne zaman alıştığını ve bu alışkanlığı ile nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Kendisini cezalandırması pek yakındı bu yüzden.

Ve unutamıyordu. Kollarının arasında ağlayarak gözlerini kapatan küçüğünün cansızlığını. Sessizce bıraktığı nefesini ve sesindeki kendisine duyduğu tiksinç hüznü. Onu durmadan rahatsız ediyordu bu hisler. Cevabını bildiği halde yüzleşmiyordu. En azından duygularını yönettiği kişiyle bu konuşmayı uzun bir süre yapmayacağını biliyordu. Ama ona kendisini iyi hissettirecekti.

Bunu yine o bildiği aptal romantik davranışlarıyla değil, içinden gelmiş olan ile yapacaktı. Yapmayabilirdi. Umursamamak kolaydı. Ama o kolay yolu seçemiyordu sürekli olarak. İnatlaşıyordu, içindeki o duygusunu hırpalayarak kendisine acıyı tattırıyordu. Böylelikle yaşadığını hissettiriyordu. Ki Ava onun ölmüş kalbine yeni doğan bir nefes gibiydi, korksa da bu nefesten ona olan muhtaçlığından sıkı sıkıya alıp kollarının arasında saklayıp sakınmak istiyordu.

Çünkü Ava'nın ona karşı beslediği duygular, bir saman çöpünün aleviyle başlayan ve yüreğindeki tüm ormanı ateşiyle yutacak kadar hiddetlenen bir duyguydu. Sanki küçüğü zehri tattıkça susuyor, susadıkça duygularını içiyordu kanaya kanaya.

Şimdi kanlanmış gözleriyle beklentiyi dövdürdü içinde. Uyanmasını istiyordu. Yine bağırabilir, üzerine gelebilir, kalbine hakaretler edebilir, kendisini baştan çıkarabilirdi. Acı çekerek ağlamak dışında karşısında her şeyi özgürce yapabilirdi.

Bu düşünceler içinde bir saatini geçmeyen zamanla yok ettikten bir müddet sonra, küçüğünün uyuşmuş çıplak kollarından uzanan zarif parmakları çarşafın üzerinden sürtünerek karnına doğru çekildi. Bunu yaparken ön dişleri alt dudağının kurumuş etini ezdi hafifçe. Acıdan dolayı tıslayacak gibi oldu, kaşlarını çattı. Dönmek istedi yatağın içinde. Gözlerini açmak için mücadeleye giriyor lakin bedenindeki sancısından öncesinde kalbine giydirdiği sancı onu buhran bir şekilde yakalıyordu.

ŞAH VE TAHT +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin