iyi okumalar...
4.2
.
"Av, avcı ve avlanmış olanlar."
.
Kelimelerin zayıfladığı anlar olur. Anlatılmayanların, anlayamadıklarının arasında bir delilik hâkim olur. Öylesine bir hâkî tadın içinde, meşkin yuvarladığı masanın kucağında ikili birbirine bakıyordu. Muhakkak insanın dilini yoran sözcükleri anlamlı kılan bakışlardı. Bakışlara tat bırakan tamamlayıcı parlaklıklar. Bu öyle bir parlaklıktı ki; her şeyi oldu bitti demeye getiriyordu.
Ava en emin olduğu duyguyla Victor'a bakıyordu, fincanına sıcak çay dolduran adama. Eğer ona sıkıca sarılmış olmasaydı, onun bu hallerine hiç şahit olamayacaktı. Geçmişi, evet sandığından daha karanlık ve daha korkunçtu, lakin şu an tanıdığı kendisinde tüm bunları görmüyordu ve sırf öyle bir kalıba sığdırıldığı içinde öyle biri olacakmışçasına devam etmeyecekti hayatına. Tüm gece, en azından gözleri yorgunluktan çökene kadar bunu düşünmüştü.
Yaşamış olduklarını ve yaşayacak olduklarını.
Bu sonsuz varsayımlar canını sonuna kadar yaktı ve tüm gözyaşlarını dün gece bitirdi. Artık ağlamak istemiyordu. Şahit olduğu bu dünyada göz yaşına yer yoktu. Bunu anlamasına sebep olan adam karşısında fincanını o yumuşak dudaklarına götürürken, her an gözlerinin önünden kaybolacakmışçasına dikkatle kendisini incelerken, muhakkak ona olan yaklaşımı ile çok şaşırttığının farkındaydı. Ama nasıl diyebilirdi ki? İçimde yaşamaya duyduğum bir arzu var. Özellikle seninle geçmesini hayal ettiğim bir gelecek varken nasıl vazgeçebilirdim bundan?
Şimdi şartlar bizi daha kötüye götürecek olsa bile, seninleyken cehennemi avuçlayan bu dudaklarımdan nasılda ihanet dolu sözcüklerin çıkmasına izin verirdim. Ve sen hayallerimden daha gerçek bir halde bana aşk dolu bakarken...
Ve Victor'un ikram ettiği çaydan bir yudum alarak, servis tabağında duran kalp şeklindeki omlete bakarken dudaklarını büzdü. Gülmesini bastırmaya çalışıyordu ve bir ruh hastası olmaya başladığı gerçeğini örtbas ediyordu. Victor ile her şey mümkündü nasıl olsa.
"Tüm bunları sahiden de senin hazırladığına inanmalı mıyım?" Diye sordu, çatal ve bıçağını dikkatli bir şekilde kullanarak kalpli yumurtasını sosa batırıp ağzına atarken. Victor yakalanmaktan endişe duyarak, "Hamur işleri haricinde yapmış olduğum her şeye inanabilirsin," dedi ve sonra dudaklarını ısırdı. "Pekâlâ, tabakları ve hazır olan kahvaltıları koymak dışında pek bir şey yapamadım. Ama denedim ve evi yakacağımı fark edince bıraktım."
Ava onun tatlı bir şekilde kendini ifade etmeye çalışmasından dolayı hoşnut oldu. Bu hoşnutlukla iştahı yerine geldi, ekmeğine böğürtlenli reçel sürüp onu dudaklarını batıra batıra yedi.
"O zaman gidip bunları benim için aldın." Dedi ve göz kırptı. Ama Victor elini ensesine atarken, "Pek öyle sayılmaz," diye mırıldandığında, Ava ona bakarken mızmızlanıyordu. "Hadi ama, en azından bunu yapmalıydın. Tüm romantik filmlerde işler böyle yürür."
Victor onun bu hallerini gördükçe onu kucağına alarak sevmek, öpmek ve hatta kendi elleriyle beslemek istiyordu.
"Zenginim ve benim için çalışan adamlar var. Evden ayrılma riskine değmezdi," dediğinde, Ava ona bakan gülüşü yavaşça soldu. Victor pot kırdığını düşünerek tedirgin oldu. "Seni terk edeceğimi düşündün, bu yüzden evden ayrılmak istemedin. Ama anlıyorum. Artık aramızda yalan olmadığına göre bazı şeyleri dürüstçe konuşmakta fayda var. Açıkçası bunu düşündüm. Gitmeyi. Fakat bu bir çözüm değildi. Seni terk etmek yani. Sonuçta, o zamanki ruh halimin nasıl olduğunu bilmesem de haksızlık olur diye düşündüm. Aynı şey bana yapılmış olsaydı sanırım bende tereddüt etmeden senin yaptığın şeyi yapardım. Yine de üzüldüm, hatıralarımda olmayan gerçek annemin ölümünü ve annem bildiğim kadının benim için hayatından vazgeçişini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH VE TAHT +18
Roman pour Adolescents*Yetişkin okurlar içindir.* Gözlerine baktığı anda, şeytanın son kanat çırpışını görmüştü. "Güzelsiniz. Çok güzelsiniz." Derken bulmuştu kendisini kız. Bu aklıyla kalbinin bir olup, içtenlikle fısıldadığı an olurken, esmerin gözlerinde duran parlak...