11

4.4K 143 10
                                    

Arabasına yaşlanmış beni bekleyen Ali'ye gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arabasına yaşlanmış beni bekleyen Ali'ye gülümsedim.

"Oy babama laf anlatana kadar içim çıktı."

"O ne?"

"Atıştırmalık bir şeyler aldım."

"Zahmet etmeseydin."

Boş tuvalleri ve diğer şeyleri arabanın arkasına koyduk.

"Etmedim ki. Dün yaptığım şeylerden."

"Tamam o zaman. Bu gün dinlenme günü çünkü."

"Okeyy."

Kapımı açtığında gülümsedim.

"Teşekkür ederim beyefendi."

"Rica ediyorum hanfendi."

Bir saat kadar bir yolculuktan sonra sonunda ormana girmiştik. Arabayı patikada bırakıp beş dakika yürüdükten sonra kulübeye gelmiştik.

"Ovv burası havasız kalmış."

Pencelereleri açtığımda içeri dolan temiz havayı resmen hissetmiştim. Arkamı döndüğümde Ali elindekileri mutfağa bırakıyordu. Amerikan tarzı mutfak ile salonu ayıran bar masası gibi yere yaslanıp konuştum.

"Kahvaltı yaptın mı?"

"Annem zorla yedirdi evet."

"Güzel."

"Neden?"

"Açsan diye sandviç yapmıştım. İhtimali vardı nasıl olsa."

"Sen aç mısın?"

"Yaparken yedim ben."

"Güzel. Ee ne yapıyoruz?"

"Aslında resim yapabiliriz ilk iş. Gündüz gözüyle."

"Yapabiliriz?"

"Deneyebilirsin. Fazladan tablo getirdim. Bunlar ne dediklerin bindikten sonra."

"Bence denemesem daha iyi."

"Neden?"

"Hiç iyi değilim çünkü öyle şeyler çizmede."

"Ama mücevherleri çiziyorsun."

"Ama aynı değil ki."

"Merak etme. Ben sana yardım ederim. Aslında çok basit olduğunu fark edeceksin sende. Aynı mücevher çizmek gibi. Hiç bir fark yok. İstersen bunu da beyninde canlandırıp öyle çizebilirsin."

"Çirkin olursa dalga geçmeyeceksin ama."

"Asla."

"Gülersen seni cezalandırırım."

"Ya gülmem tamam."

"Tamam o zaman. Yapabiliriz."

"Hadi o zaman. Kendimize güzel bir açı bulalım."

"Hadi bakalım."

Çizerken gergin olduğu için bir çok kez olmuyor diyip gitmeye kalkmıştı. En son dayanamayıp koluna bir tane vurdum.

"Ahh."

"Yeter artık şikayet etme."

"Ama olmuyor şuna bak."

"Oluyor diyorum sana."

"Hayır olmuyor."

"Benden iyi mi bileceksin? Oluyor işte."

"Of Sude."

Sandalyesinin arkasına geçip eğilerek resmine baktım. Elbette hataları vardı ama olmasa şaşırırdım asıl. O bu tip çizime alışık değildi biliyorum. O realistik değil kafasında kurduğu şekli çizmeye alışıktı.

"Oluyor bana güven."

"Bir seninkine bak bir de benimkine."

"Kedini kıyaslaman gereken ben değilim. Sensin."

"Ne?"

"Kendinle yarışmalısın, benimle değil. Her seferinde bir öncekinden daha iyisini yapmalısın. Hep elinden geldiğince sonuna bakmalısın. Hataların elbet olacak. Senden mükemmel çizmeni istemiyorum. Senden güzel çizmeni bile istemiyorum. İsterse berbat olsun. Sadece rahatla ve bana eşlik et. Olur mu? Bu çok zor bir iş değil sanki? Hı ne dersin?"

Kafasını çevirip bana baktı.

"Senin yanında olup sana eşlik etmek benim için zor değil. Zor olan bunu çizmek."

"Yardım edeyim mi?"

Kafasını olumlu anlamda salladığında uzanıp elini tuttum. Detaysızca üstünkörü resmi onunla birlikte çizdim. Ara sıra kafasını çevirip baksa da çizim neredeyse tamamlandığında bende ona baktım.

"Kalanı sende. Sen tamamla resmi. Bu kadar yardım sana yeter."

"Tamam."

Çizim uğraşlarımız bittiğinde çoktan öğlen sonu olmuştu bile. Ali'nin tablosunun altına beyaz boya ile  parmağını bastırıp adını yazmıştım. İmzasını da atmıştı. Kesinlikle asla ama asla kimseye vermeyecektim bunu. Benimdi. Akşam yemeği için erkenden mutfağa girdiğimizde salatayı ben yaparım sen otur demişti. Bende bir tuval seçip kurşun kalemimi alarak oturdum. Onu çizerken neredeyse hiç yer değiştirmiyor olması işimi kolaylaştırıyordu.

Ben onu çizene kadar o da salatayı ve makarnanın sosunu halletmişti. Ben dinlenme günümde olduğum için yerimden kalkacak olduğum zaman kızıp geri oturtmuștu. Çizimi diğer tuvallerin yanına koyup masayı hazırlamada yardımcı oldum. Birlikte güzel bir yemekten sonra film izleme kararı alıp salona kurulmuștuk. Üzerimizde battaniye elimizde kahveyle. Çok güzel bir filmdi çok hoşuma gitmişti ama uykuma yenik düşmüşüm.

(dış anlatım)

Sude'nin kafası Alaner'in omzuna düştüğünde Alaner güldü. Bu saate kadar dayanması bile fazlaydı. Saat beşi geçiyordu. Alarmını dokuza kurup telefonu sehpanın üzerine koydu ve televizyonu kapattı Alaner. Güzeli'nin rahatını bozacak değildi. Arkasına doğru yaslanıp Sude'yi iyice göğsüne çekti ve kolunu ona doladı. Battaniyeyi üzerine iyice örtüp o da gözlerini kapattı. Sude'nin onun kollarında olması çok hoşuna gitmişti. Gittikçe daha fazla ona yakın olabilmek hoşuna gidiyordu. Rahatsız etmek de istemiyordu ama elindeki fırsatı da değerlendirmesi gerekiyordu. Saçlarının kokusu burnuna dolduğunda başını biraz eğip burnunu saçlarının arasına soktu. Hayatında hissettiği en huzurlu anı yaşıyordu.

Dokuzda çalan alarm ile ikisi de uyandı. Sude durumlarına bakıp şaşırırken Alaner oldukça memnundu. İmkanı olsa hep onunla uyurdu. Eve döndüklerinde çoktan saat on olmuştu. Sude biraz fırça yese de bu kadar geç kaldığı için sakin bir gün geçirmiş olmanın verdiği huzur ile sessizce dinledi babasını. O karşılık vermeyince de babası da sustu ve onu odasına yolladı.



Berdel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin