17

3.8K 106 0
                                    

Çarșamba eve döndükten sonra dinlenmiştik biraz daha. Perşembe bende onlarla işe gelmiştim. Ne kadar erken o kadar iyi. Dolabımda uzun zamandır duran ve ara sıra giydiğim için hala mükemmel olan takımım ve içine giydiğim beyaz tişört ile kombinim Ali ile aynıydı. Ayaklarımızda da beyaz sporlarımız vardı. Kombinimiz tamamen aynıydı yani. Önde Zeynel dede ve Duran babam giderken biz de arkalarından yürüyorduk.

"Oo yenge hanım."

"Günaydın Cenk."

"Günaydın. Sana da günaydın Alaner bey."

"Günaydın."

"İşim var benim. Sonra bulurum sizi."

"Olur."

Üzerinde Zeynel ELMAS yazan kapıya girip ayakta beklemeye başladık. Zeynel dede elindeki dosyayı bırakıp bize baktı ve konuştu.

"Ali senin odanın boş kısmına gelinmiz için yer hazırlat . Sen öğret ona işi."

"Tamam dede. Çıkıyoruz biz o zaman."

"Çıkın."

"Kolay gelsin evladım."

"Teşekkür ederim."

Gülümsedim. O da karşılık verdi. Odadan çıktıktan sonra koridorun sonuna doğru yürümeye başladık. Koluna girip konuştum.

"Bana ne öğreteceksin tam olarak?"

"Nasıl çizmen gerektiğini. Nasıl gerçekçi görünümler yapacağını zaten biliyorsundur sen. Sadece bu sefer sende aklından çizeceksin."

Kapının sağında masada bir beyefendi oturuyordu.

"Asistanım Veysel."

"Sude ben. Memnun oldum."

"Memnun oldum Sude hanım. Bir ihtiyacınız olursa bana söylerseniz ben hallederim."

"Teşekkür ederim."

"Odaya bir masa yollat Sude için."

"Tamam Alaner bey. Hemen hallediyorum."

"Rengi fark eder mi?"

"Yoo pembe hariç hepsi uygundur."

İçeri girip sandalyeye oturdu. Masanın üstüne oturup yukarıdan yukarıdan ona baktığımda gözlerini kıstı.

"Ne var?"

"Canım kahve çekti. Kahve içelim mi?"

"E söyle Veysel'e. Mutfağa söyler o."

Masadan inip kapıya yürüdüm. Kapıyı az aralayıp kafamı uzattım.

"Veysel. Bize iki kahve getirir misin?"

"Tabi. Nasıl içiyorsunuz?"

"Sade."

"Hemen söylüyorum."

"Sağ ol."

"Ne demek."

Kapıyı kapattığımda Ali'nin telefonu çaldı.

"Efendim baba."

"..."

"Tamam bakarız biz şimdi."

"Ne olmuş?"

"Masa ve sandalyeler de eşli olan yokmuş. Adamlar ne yapalım demiş. Siz bakın bi diyor."

"E tamam o zaman. Gidelim."

Depoya inip var olan bir kaç masaya baktık.

"Şu siyah iyi değil mi?"

"Ben bilmem senin olacak."

"Bence iyi o zaman bu olsun."

"Kendine sandalye de seç."

"Dönen sandalye istiyorum."

Adam saladalyelerden ikisini önüme çekti.

"Bunlardan başka yok."

"Şu iyi."

Siyahlı kırmızılı olanı seçmiştim.

"Benim odaya getirin."

"Hemen getiriyoruz."

Odaya geri çıktığımızda içeri elinde tepsi ile Veysel girdi.

"Kahveleriniz."

"Teşekkür ederiz."

Tepsiyi masaya bırakıp çıktı. Koltuk vardı ama oraya otursam yoktu. Masanın üzerine oturduğumda güldü.

"Koltuk varken neden masam."

"Bilmiyorum. Buraya oturmak istedim."

"İyi bakalım. Kahveni iç hadi."

"Bana bak."

"Baktım buyur."

"Benim çizimlerim de yapılır mı? Yani eğer çizersem."

"Dedem çizimini, tasarımını beğenirse piyasaya sürer."

"Ooo. Bu güzel. Of çok sıkıcı şu an. Bir an önce iş verseniz ya bana."

"Sabret. Önce masan hazır olsun."

"Senin işin yok mu?"

"Benim işim sensin şu an."

"Benden başka yok mu?"

"Tch yok. Düğünüm var diye tüm işlerimi bitirdim çıktım burdan. Ondan sonra da iş vermediler daha. Bende seninle yeni geliyorum sayılır yani."

"O düğünde bende vardım ya hani. Düğünün var diye öyle mi?"

"Benim evet. Seni bana aldım işte."

Güldüğüm sırada  kapı çalındı.

"Gir."

"Masa'yı kontrol ettik sağlam."

"Tamam."

İçeri giren adamlar masayı ve sandalyeyi bıraktıktan sonra bir tanesi de bir bilgisayar getirdi.

"Bilgisayarı ne yapacağım? Çizimi orada mı yapıyorsunuz?"

"Oraya da kaydediyoruz evet. Bilgisayar çizimi yaptın mı daha önce?"

"Evet. Öğreniriz ya çok zor olmamalı benim için."

"Bence de. Zaten bol bol zamanımız var nasılsa. Bundan sonra benimsin."

"Haha ve ha."

"Ne yalan mı? Benimsin işte."

Yüzümdeki ifadeye bakıp güldü. Elini karnıma atıp gıdıkladığında sadece iki saniye sürmüş olmasına rağmen aşırı gıdıklanmıștım.

"Seni keserim bak. Düzgün dur."

"Kesebilirsin."

"Kıyamam şimdi. O kadar büyük bir hata yapmadın."

Güldüğümde tehdit eder gibi elini karnıma uzattı. Ellerini tutup güldüm.

"Tamam ya sustum."

"Aferin."

Dil çıkarıp masaya koyulan eşyalara baktım.

"Şuraya bir kaç abur cubur da koyalım. Çekmecesinde dursun."

"Alırız akşam."









Berdel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin