47

1.3K 53 0
                                    

Aile boyu kontrole gelmiştik. Bebeği görmek isteyen peşime takılmıştı desem az olmaz sanırım. Annemler, Melek, Melis, Ceyda ve Can. Evet Can da gelmişti. Daha minicikti ama görmek istiyorlardı. Hem Ceyda ile doktorumuz aynıydı. Benden sonra o da görünecekti. Biraz da onun bebeğine bakmak için buradaları. İki tane bebek görecekler ama nasıl mutlu hepsi anlatamam. Bebeği ben ikinci kere görüyorum ama Ali de ilk defa görüyordu. Gözleri yaşlı yaşlı monitöre bakıyordu. Karnımı silip kalktığımda yanına gidip sarıldım. Bir damla yaş aktı omzuma.

"Çok güzel bir his."

"Biliyorum hayatım biliyorum."

Gözlerini omzuma bastırıp bir süre durdu ve geri çekildi. Yaşaran gözlerimi silip arkama döndüğümde bize baktıklarını gördüm. Gülümsedim. Onlar da gülümsedi. Cenk meşgul olduğu için gelememiști. Acil işi çıkmıştı. Ceyda uzandığında herkes ona döndü. Kısa bir an bebeği görüp odadan çıktım. İnsanın kendi bebeğinin olacak olması çok başkaydı gerçekten. Öyle uzun uzun anlatamazdım belki ama midemde kelebekler uçuşuyor desem yeriydi.

Öncekinde çok şaşkın olduğum için pek tepki verememiştim ama bu gün bebeğimi sakin bir anda görünce bir duygulanmıştım. Ali de odadan çıkıp yanıma oturdu.

"Güzelim."

"Hayatım?"

"Neden ağlıyorsun?"

"Bilmiyorum."

"Nasıl bilmiyorsun?"

"Baya. Çok değişik hissediyorum."

"Güzelim benim. Gel."

Kendine çekip sarıldığında ağlamayı kestim. Zaten neye ağladım onu da pek anlamadım ya. Eve geldikten sonra güzel bir yemek yapmıştık. Odada kitap okurken Ali içeri girdi.

"Canım."

"Evet."

"Ne okuyorsun?"

"Sharlock Holmes buldum."

"Güzelmiș. Hangisi?"

"Șu an mavi yakutu okuyorum."

"Yemek hazır. Sonra devam edersin gel."

"Hayatımmm."

"Efendim."

"Yemekten sonra yürüyüşe gidelim. Gezelim bi. Sıkıldım."

"Olur güzelim. Gidelim."

Yemekten sonra bir sürü gezmiştik. Mezilimiz baya uzundu ki bir tane park bulmuştuk. Salıncağa oturduğumda Melis aradı.

"Efendim kuşum."

"Evde misin?"

"Hayır, neden?"

"Can aradı ama sonra hemen kapattı. Geri aradım açmadı. Bir şey mi oldu?"

"Olmamıştır."

"Neden aradı o zaman?"

"Söylemesi gereken şeyler vardır."

"Biliyor musun?"

"Evet."

"Söyle."

"Fark etmen gereken bir şey daha çok sanırım ama sende o beyin yok canım."

"Of yerme beni de ne olduğunu söyle."

"Fark etmemiş olamazsın gerçekten."

"Neyi?"

"Seni sevdiğini."

Tabi ki etmemişti. Ben gözüne sokuyordum şu an sadece hehe. Uzun süre sustu. Abartılı abartılı konuştum.

"Ohaa! Bu kadar zaman oldu gerçekten hiç mi anlamadın? Melis sen var ya, çok salaksın."

"Kim biliyor?"

"Ben, kocam, annem, Ekim, Cenk'ler, Melek. Ama asıl bilmesi gereken bilmiyor!"

"Oha ben hariç herkes biliyor gerçekten!"

"Çünkü körsün. Burnunun ucunu görmüyorsun yıllardır."

"Yıllardır?"

"Bir anda olmadı herhalde. Ay tamam yeter. Git düşün taşın ne halt edeceğine karar ver."

Düşünmeye ben itmezsem kendi gitmezdi. Düşünmezse de görmezden gelirdi ki bunu yapmaması gerekiyordu. Telefonu suratına kapatıp güldüm.

"Ay Can yerine ben itiraf ettim resmen."

"Neden?"

"Can'a kalsa söyleyemez. Bu salak da ona o gözle bakmazdı hayatta. Artık bir ihtimali var. Belki bakar. Eşeğin aklına karpuz kabuğu soktum ben. Artık yiyip yemeyeceği eşeğe kalmış."

Güldü.

"Aslında haklısın."

"Tabii. Hem yuva yıkanın yuvası bozuluyorsa, yuva kuranın yuvası sağlam olur."

Kahkaha attı. Hatta öyle ki uzun süre duramadı.

"Hurafelere de inanıyoruz artık bakıyorum ki."

"Ne demişler: Hurafelere inanma, hurafesiz de kalma."

Bu sefer bende onunla güldüm.

"O fal değil miydi?"

"Olabilir hayatım. Bu da benim sözüm olur."

Çok güldüğü için gözü yaşarmıștı. Eliyle gözünü silip derin bir nefes aldı.

"Hadi beni salla."

"Tamam."

Bir süre parkta durduktan sonra geri eve döndük.














Berdel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin