“Parçalarım yere saçılmış,
Toplamak için birine uzandım,
Elimi kesti.
Kendi parçalarım bile, kendini kesti.”🕯️
Ø
Ellerin kolların, bazen bağlı kalmak zorundadır.
Her ne durumdaysan bile.
Çünkü bil ki, bir insan istemediği sürece bir işi iyi yapamaz, zorlanırsa isteyerek yapmaz. Bu, sadece zorunlu olduğu için yaptığındandır. Ellerin kolların mecburdur o işi yapmaya ama için, bunu kabullenmez.
Ne demeye çalıştım, anlayabildin mi peki? Sayılmaz.
Ama anlayacaksın, anlamalısın.
Bazı şeylerde anlaması gerekir insanın. Bir insan anlamadan öğrenemez o şeyi, aklına koyamaz.
Yine anlamadın, ama belki anladın...
Ne demeye çalıştığımı çok yakında anlayacaksın çok yakında. Ama şuan çok kötü bir durumda görüyorum seni. Bak bana, yüzün mü kurumuş senin? Şuranda da birkaç sivilce ve yağlanma... Yok, iyi değilsin sen. Stres mi yapıyorsun gün içinde? Bunu her gün zorunluymuş gibi yapıyor musun yani?
Demek ki bazı zorunluluklar kendiliğinden de oluyormuş, işte bunu yeni öğrendim.
Daha çok zorluk çıkacak karşına. Daha çok acı vuracak seni kalbinden. Tabancanın namlusu, senin kalbini nişan alacak. Daha çok yol var önünde, hmm... Belki de yoktur? Olabilir mi sence?
Buna sen karar veremiyorsun ama verebilirsin de.
Ne dediğimi anladınız.
Anlamadınız.
Ve işte, diyorum herkese. Beni kimse anlayamıyor. Şuana kadar dediğim her şeyi tekrarlayıp söyledim insanlara ama yine anlamadılar. Anlamadılar, anlamayacaklar. Ölüyorum, kalbimi bir zehir ele geçiriyor ama bana geçip diyorlar ki ‘Neyin var?’...
Seni de kimse anlamadı.
Seni de kimse umursamadı.
Seni de kimse sevmedi.
Seni de kimse görmedi ama sen kendini hep gördün.
Kendi acına ortak oldun. Bir insan, kendi acısına ortak olur muydu hiç? Oluyormuş demek ki.
Kalp ne isterse hep o olurdu bazen, kalbin karar verebilirdi bazı şeyleri.
Bebekken hayata giriş yaparız, tıpkı bir kitabın giriş bölümü gibi. Sonra giriş biter, birinci bölüm başlar. Yani ilk yaşımız... İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı... O zaman da hayata hazırlanmaya başlarız. Okula gireriz, kitabın ise artık olayları başlar. Yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki... Ergenliğe gireriz, kitap da artık açar kendini, olaylar çoğalır. On üç, on dört, on beş, on altı, on yedi ve on sekiz... Bundan sonrası ise tamamen kitapta finale yakın bir yerdedir. Eğer on sekizinci bölümün altında bir başka bölümde final olmuşsa kitap, harcanmıştır. En az on sekiz... Benim bakış açım buydu. Ama sorun şuydu ki, her kalp bir kez de olsa dururdu. Bölümün bir satırı silinir, yine yazılırdı.
Kitapları ben tamamen insanlara, insanlara da kitapları bağdaştırıyordum. Benim karakterim böyleydi maalesef ki. Konuşmamı beğenmediyseniz özür dilerim sizden.
Benzetmede çok iyi bir derecede olamasam da, denemeye çalışıyordum bazen. Şuan neredeydim, onu bile bilmiyordum henüz ama sesler işitiyordum hafiften. Gözlerimi açamıyor, ama sesler işitebiliyordum. “Hilal!” diye bağırıyordu Mahir’in sesi. “Uyan Hilal! Aç gözlerini!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİR
Teen FictionHer taraf karanlık olacak. Aydınlık bir alan bulmak için çaba sarf edeceksin. O ellerin çok üşüyecek. Isınmak için ufacık bir mumun izini süreceksin. Kaçacaksın, belki de kurtulmuş olacaksın. Ama başından beri hata, sen olacaksın. Korkacaksın. Yeri...