22 - DİLDE BİRİKEN YALAN TORBASI

31 12 2
                                    

"Dilinde birikmiş bir torba.

İçinde ise yalanlar dolanlar."

🕯

Bazı şeyler ile yüzleştikçe, kan ağlayasım geliyordu.

Bana ağlamanın vaad ettiği tek şey, rahatlatmak oluyordu.

Sırttan bıçaklananlar, kalbinin arkasında hissettiği keskinlikle irkildi.

Ve yemin edebilirim ki, kalp kanarsa, beden de kanayarak ağlayabilirdi.

Güven kapılarını güvenerek açmalıydı bir insan. Yoksa ezilirdi, ezerlerdi. Basit bir kilit takarak kilitlenmez o kapı. Güveni kırılmayan bir insan, güven kapılarını kilitlemeye zorlamaz ne de olsa.

Ve bu gece, bir kez daha anladım güven kapılarını iyi kilitlemem gerektiğini. Çünkü bugün hiçbir şey normal değildi.

Dilde birikmiş yalanlar bu gece sadece bir cümle ile birlikte ortaya dökülmüştü. Gece. Gece. Gece.

“Biri bana bunların hepsinin şaka olduğunu söylesin lütfen! Yoksa birazdan çıldıracağım!” diye bağırdım gür bir sesle, sinirle. Ellerimi yumruk yaptım. Sinirim geçecek gibi değildi. Her saniye daha da öfkeleniyordum

“Kısaca şöyle, anlatayım,” diye başladı Ceylan, Kumsal ile Gece’ye tiksindirici bakışlar atarak. “Öldü sandığımız Gece, aslında başından beri yaşıyordu ve Zemheri ile iş birliği yapıp Mahir’i ortadan kaldırmak için plan yapmışlardı. O yüzden Zemheri seninle bağ kurdu ama sonradan benim bile bilmediğim olaylar yaşanarak sizin aranız bozuldu. O anda Mahir ortaya çıkınca bunlar işin artık daha da kolay olduğunu anladılar ve Gece, bu akşam yani Mahir’in 20. yaş doğum gününde onu öldürmek için ortaya çıktı. Sanırım... Sadece Gece ile de sınırlı değil.”

Ve o anda, oturma odasının kapısı yüksek bir sesle açıldı ve duvara vurdu.

Zemheri Akbulut, elinde bir silahla birlikte içeriyi basarken Mahir üzerime atladı ve yanımızdaki yemek masasının altına sokup “Sessiz ol,” dedi. Eli ağzımı kapatırken nefes almakta güçlük çekiyordum. Lanet kalbim ağrıyordu.

Odada iki el silah sesi yankılandı. Güney “Ananı sikeyim!” diye bağırarak küfür etti ve bir vurma sesi geldi. Sanırım Güney, Zemheri’ye yumruk atmıştı.

O anda başımı Mahir’in sıcak göğsüne dayadım ve onun heyecanla atan kalbini dinledim. O kadar hızlı atıyordu ki kalbi, aynı benimki gibiydi.

Hoş, sonuçta ikimizin de kalbi aynıydı ve eşti.

“Hilal?” dedi, bana fısıldayarak.

“Bir şey olmadı,” dedim ve ağzımdan o cümleyi çıkardım. “Bana ne zaman söyleyecektin ikimizin de bir can ettiğini?”

Kalbinin daha attığını hissettim.

Korkusunu dışından hissettim. Ve o anda Zemheri acı dolu bir çığlık attı ve altında bulunduğumuz masaya biri çarptı. Bu Zemheri’nin ta kendisi olmalıydı çünkü kokusu burnumu doldurmuştu.

O anda Mahir cebinden bir çakı çıkardı ve gözlerim, elindeki çakıya ilişti. Bana güven vermek istercesine gülümsedi ve fısıldadı. “Sen burada kal. Geleceğim.”

İkimizin de gözleri, Zemheri’nin masa örtüsünün açık kısmından görünen bacağına gitti ve birden Mahir, bacağın görünen kısmının biraz üzerine çakıyı sertçe sapladı ve Zemheri, acı bir haykırışla bacağını geri çekti. O anda Mahir masanın altından çıkarken, ben ise bacaklarımı kendime doğru çekip orada olanları dinledim.

MAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin