"Paslanmış zincirlerim,"
"Çekiyorum, duvara sabitlenmiş."
"Ruhum zincirlenmiş, fark etmemişim."***
Ø
2 Ay Önce...
Dayımdaydık, annemle babam tekrar birbirlerine karşı kızgınlardı. Bende onlara bakıyordum,. Her zaman devam edecek miydi bu? Her zaman küsüp tekrar dayımlar barıştırıyordu, bıkmıştım. Gerçekten içimdeki çığlıkları ne zaman duyacaklardı, merak ediyordum. Karışma alıp diyemiyordum onlara, "Niye böylesiniz?" diye. "Niye böylesiniz de beni bu hâle getirdiniz?"
"Uzatma artık Akay," dedi Sibel yengem. "Adam özür diledi işte, daha ne yapmasını bekliyorsun? Ayaklarına kapanıp yalvarmasını mı?"
"Boşanmasını," dedi bir anda annem, kararlı bir tonla. "Benden boşanmasını ve hayatımdan defolup gitmesini istiyorum. Ya o gidecek, ya da ben."
"Sana ne oluyor lan!" diyerek babam kalktı ayağı ve ona doğru bir adım attı. O anda dayımda ayaklandı, babamı tuttu ve onu koltuğa geri oturttu. "Otur," dedi. "Sakinleş, halledeceğiz."
"Evet," dedi annemde ve gülümseyerek ona inat babama kaşındı. Sonuçta karşısında abisi vardı ve babam ona bir şey yapamazdı. "Boşanırsan her şey halledilir. Sen yoluna, bende kendi yoluna gideceğim. Hilal'de bende kalacak, ona bakabilirim ben."
"Ne diyorsun lan sen? Ne diyorsun! Ne boşanması?" Babam bir kez daha anneme yürüdü ama dayım yine onu tuttu. "Tamam!" dedi ve babamı yerine oturttu. "Aldırma, Tuna. Sen onu aldırma, kendine bak. Kendine güven."
"Abi, sen kimi tutuyorsun?" dedi annem o anda. Tek kaşını kaldırmış, pür dikkat dayıma bakıyordu. "Beni mi, Tuna'yı mı?"
"Hiçbirinizi," dedi dayım. "Sizin bu saçma tartışmalarınız, kavgalarınız yüzünden güzelim Hilal'in psikolojisini altüst ettiniz. Kızda psikoloji denen şey kalmadı. Böyle devam ettiğiniz sürece Hilal ikinizden de nefret edecek, duyuyor musunuz beni? Böyle aptalca kavgalar yapmaya devam ederseniz bu kız sizden kopup gider. Kaçar sizden." Doğrudan bana baktı dayım. "Hilal," dedi ve samimiyetle gülümsedi. "Sen yatak odasına git, bende geliyorum şimdi. Annenle babanla bir süre konuşmam lazım."
"Tamam," dedim olacaklardan habersiz bir şekilde. Ayağı kalktım ve yatak odasına doğru ilerledim. Pencereli kapının kulpunu çevirip kapıyı açtım, içeri adımımı attım. Ardımdan kapıyı kapatıp yatağa ilerledim, kendimi yatağa atıp yatak başlığına yaslandım. Telefonumu cebimden çıkarıp ekranı açtım ve Instagram'da gezinmeye başladım. Türlü türlü videolar izlerken, üzerinden tam beş dakika geçti. O beş dakikadan sonra dayım açtı kapıyı, içeri girdi. Suratı garip bir ifadeye bürünmüştü. Anlatamayacağım kadar garip bir ifadeye hemde... Elleri bomboştu, oysaki atıştırmalık bir şeyler getireceğini söylemişti. Bir şey mi diyecekti?
Belki annem ve babamla ilgili bir şey diyecekti?
"Evladım," dedi. "Rahat ol." Oysaki yerimden bile kalkmaya tenezzül etmemiştim.
"Ne oldu dayı?" dedim ve telefonun ekranını kapattım, elimde tutmaya devam ettim. "Annem ve babamla ilgili bir şey mi oldu?"
"Hayır," dedi. "Ne oldu peki?" dedim ama cevap dahi vermedi. Yüz ifadesi asla değişmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİR
Ficção AdolescenteHer taraf karanlık olacak. Aydınlık bir alan bulmak için çaba sarf edeceksin. O ellerin çok üşüyecek. Isınmak için ufacık bir mumun izini süreceksin. Kaçacaksın, belki de kurtulmuş olacaksın. Ama başından beri hata, sen olacaksın. Korkacaksın. Yeri...