🕯️
"Diline mühür edilmiş o lanet.
Artık ne kadar çabalasan da
Gitmeyecek dilinin ucundaki o kelime."
Yazarın Anlatımıyla...Yıl 1667
Ayşe isimli 17 yaşındaki kız, karanlık sokaktan tek başına geçmek üzere yolunu oraya rotalandırdı. Sırtında taşıdığı çantasında defter kalemleri vardı. Daha yeni mektepten dönüyordu. Öğretmeni, çıkışta ona sınıfı temizletmiş, üstüne üstlük onu saçma sapan şeyler için azarlamıştı. Öğretmeni mektebe daha yeni gelmişti fakat en çok sinir olduğu kişi ise Ayşe'nin ta kendisiydi. Bunun sebebi de Ayşe'nin annesinin bir cadı olma düşüncesiydi. Annesi evde garip garip iksirler yapıp büyüye benzer şeyler yapıyor, hiç bilmediği Arapça kelimeler fısıldıyor ve en çok göze çarpan, sol elini kullanıyordu.
Etrafta cadılık baya yaygındı ancak bu küçük kasabada öyle bir şey söz konusu olmamıştı hiç. 50 yıldır devam eden bu cadılık, henüz köylerine ulaşmamıştı. Köy halkı yine de tedirgin etse de muhtar bunun olmayacağını, güvende olduklarını haykırıyordu.
Aslında her şey için yanılıyordu.
Her şey daha yeni başlıyordu.
Ayşe, kapkaranlık sokağı aşıp evlerinin olduğu toprak yola doğru ilerledi. Saat kaçtı bilmiyordu ancak gecenin yarısını geçtiğini de düşünmüyordu. Daha yeni hava karardı sayılırdı.
Sırtındaki çantanın kolluklarını bir kez daha kendine doğru çekti ve başını yere eğip toprak yoldan ilerlemeye başladı. Evleri kasabanın ucunda bulunuyordu ve okulla arasında neredeyse 1 kilometre vardı. Bu ne kadar yorucu olsa da gidip gelmesi gerekiyordu. Eğitim almadan da olmuyordu.
Evin kapısına dayandı en sonunda. Çantasının kolluklarından birini çıkarıp diğerine dokunmadı ve kapıya vurdu üç kez. Ancak ne ses geliyordu içerinden, ne de ışık.
"Anne?" diye seslendi bir kez daha kapıya vururken. Birkaç defa daha vurdu ancak hayır, kapıyı açmıyordu annesi.
Ya bir şey olduysa?
Ya kalp krizi geçirdiyse?
Ya da başka bir şey...
Çantasının diğer kolluğunu da çıkartıp çantayı yere koydu ve kapıya dayayıp yan pencereye yöneldi. "Anne?" diye seslendi, pencerenin önüne geçerek. Elini yumruk yapıp cama vurdu. Ev karanlıktı. İçerisi görünmüyordu. Annesi neredeydi? Uyuyor olabilir miydi?
"Anne? Anne?"
O pencereden uzaklaştı ve evin yan kısmına, yani yatak odasının olduğu pencereye doğru ilerledi. Ancak bu pencerenin perdeleri kapalıydı, içerisi görünmüyordu.
Ne yapacağım ben şimdi?
Aklında dönüp dolaşan kötü seçenekler zihnini meşgul ederken, en sonunda tahta kapının gıcırtıyla aralandığını gördü. Korkuyordu nedensizce ve bunun nedenini de bir nebze olsun biliyordu.
Annesi bir cadı olarak suçlanıyordu sonuçta.
Başı, yana doğru kayarken ellerinin korkudan tir tir titrediğini biliyordu. Aralanan kapının içine bakmaya korkuyordu. Eğer evde biri varsa, neden ses etmiyordu ya da neden kapkaranlıktı?
Ya da uyuyordu da uykusundan mı uyandırmıştım?
"Anne?" diye seslendi karanlığa doğru. Kapıya doğru ağır adımlar attı. Ağır ve küçük adımlarının ne tür bir kıyamete ilerlediğini bilmiyordu aslında, farkında bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİR
Teen FictionHer taraf karanlık olacak. Aydınlık bir alan bulmak için çaba sarf edeceksin. O ellerin çok üşüyecek. Isınmak için ufacık bir mumun izini süreceksin. Kaçacaksın, belki de kurtulmuş olacaksın. Ama başından beri hata, sen olacaksın. Korkacaksın. Yeri...