"Bazen hiç beklenmedik kişiden gelir hançerin darbesi. Fark bile edemezsin."
🕯️
Hançer vurulunca sırtından, anlarsın gerçeği. Bu bazen hiç beklenmedik kişiden, bazen de ruhunun bile duymadığı bir kişiden gelir... Ufak tefek gerçekler en büyük yarayı oluşturur. Zaten en çok ufak tefek şeyler büyüktür ya.
"Sen burada ne arıyorsun baba? Elindeki şırınga da ne?"
Mahir, öfke dolu bakışlarını babası olduğunu öğrendiğim adama çevirirken babasının bakışlarında ise hiç bir şey yoktu. Hiç bir şey ifade etmemesi de benim zoruma gidiyordu.
Ne yani? Kalbim, Mahir'in babasına mı aitti? Yoksa... Mahir beni bu yüzden mi kendine ikna etmeye çalıştı?!
Aklımda dolanan binbir düşünceye olumlu bir yanıt bulamıyordum. Aklım bir karış havada geziyordu ve uğradığım ufak çaplı şok, aklımı dolandırmıştı.
"Baba," dedi Mahir, sert tondaki sesiyle. "Sana burada ne işin olduğunu ve o elindeki şırınganın ne anlama geldiğini sordum. Cevap ver!"
Karşımdaki adamdan hiçbir çıt çıkmıyordu. Put gibi kalmış, Mahir'in suratına bakıyordu. Donmuş kalmış gibiydi ancak bir şeyler düşündüğü belli oluyordu. Bu adamın ne gibi bir olanları vardı?
Ve birden şaşırtıcı bir şekilde "Sen," dedi. Sesindeki soğukluk hissedilir cinstendi. "Sen zaten hep benim olanı almaya çalıştın ve hâlâ da çalışıyorsun. Yazık... Ne zaman bırakacaksın benim olanı kendine almayı?"
"Hilal hiçbir zaman senin olmadı baba," dedi Mahir, kaşlarını çatarak. "Ancak sen sadece hayat kararttın, başka hiçbir şey yaramadı o aklın. Kim sana iyilikle yaklaşıp değer vermeye çalışsa her şeyi bok ettin. Yalan mı?"
"Mahir," dedi, dediğinden hiçbir şey anlayamadığım adam. "Beni bırak artık. Kendi yoluna bak."
"Benim yoluma çizgi koydun aşmayayım diye. Şimdi de onun bedelini ödeyeceksin." Büyük adımlar atarak babasının tam olarak karşısında durdu. Burunları arasında beş santim olmalıydı. "Hilal senin değil. Hiç kimse senin değil. Her şeyi istediğin gibi kuklan yapamazsın. Hiç kimsenin ipi senin elinde gezmiyor. Bunu aklına sokman gerekiyor ama sanırım sen bunu anlayamamışsın." Gülümsedi. "Hayatıma girip de her şeyimi mahvetmeyi bırak. Daha ne kadar tüketmeye çalışıyorsun beni? Yetmedi bu çektirdiğin çile sana, daha ne yaşatacaksın sen bana?"
"Senin hayatın zaten tükenikti," dedi soğuk sesli adam. İkisine sadece bakıyor, bir şeyler anlamaya çalışıyordum. "Sen zaten doğarken tükeniktin ki ben seni tüketeyim, Mahir? Her şey benim elimde değil zaten, sadece sen aklını fazla yorup teoriler üretiyorsun. Hepsi bu..."
"Hepsi bu derken?" diyerek sesini yükseltti Mahir. Dişlerini sıktı ardından. "Hepsi bu mu cidden, lanet adam? Bu muydu hayat karartmak? Ne yapacaksın şimdi? Hilal'i de mi oyuncağın yapacaktın kendine? Yoksa... Onu da mı kendinden biri yapacaktın?" Benim hakkımda neler dönüyordu lan? Gram olsun ki hiçbir şey anlamamıştım. Babası beni neden istiyordu, bu teorilerin içinde cevabının olmadığını biliyordum.
"Kendime ait olanı alacağım. Hepsi bu."
Mahir yaa? dercesine alaylı bir bakış attı. "Allah Allah, öyle mi ya? Neymiş bu sefer sana ait olan? Kızın bedeni mi aptal!?"
"Öncelikle benimle öyle konuşmayı kesersen sevinirim," derken Mahir gözlerini yumarak yutkundu. "Onun bedenini almayacaktım. Bana ait olan sadece kalbi var onda."
Mahir tek kaşını kaldırdı. Kumsal ile Güney ise odaya girmiş, Kumsal'da ardından kapıyı kapatmıştı. Sakin bir sessizlikte konuşulanları dinliyorlardı onlar da benim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİR
Teen FictionHer taraf karanlık olacak. Aydınlık bir alan bulmak için çaba sarf edeceksin. O ellerin çok üşüyecek. Isınmak için ufacık bir mumun izini süreceksin. Kaçacaksın, belki de kurtulmuş olacaksın. Ama başından beri hata, sen olacaksın. Korkacaksın. Yeri...