35. BÖLÜM

855 163 0
                                    

Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyelim lütfen. 😚

Sizleri seviyorum 💞 iyi okumalar diliyorum... 🍇

🪽🪽

Soğuktu… Ve soğuk ilk defa tenimi ürpertmemişti. Herhangi bir soğukluk teni üşütmez miydi ama, ben üşümemiştim.

Herhangi bir soğukluk değildi ama o, Aren'in atmayan kalbinin soğukluğuydu.

Yaşasaydı, diye geçirdim içimden. Yaşasaydı nasıl severdi kimbilir?

Yersiz merakımdı kirpiklerimi kırpıştırıp gözlerimi açmama neden olan. Uyandığımı fark etmemişti, hâlâ dudakları alnımdaydı. Burnum boynundan buram buram salınan vanilya kokusunu ciğerlerime çektiğimde günlerdir bu kokuya olan açlığımı bir nebze olsun dindirmek istiyordum. Hoş, bir kokuya olan açlık diner miydi bilmiyordum ama yine de onun bu pozisyondan ayrılmamasını diliyordum içimden.

"Uyan Vera, uyan da göreyim o okyanus mavisi gözlerini. " Dudaklarını alnımdan ayırmadan konuşması tenimi huylandırsa da bu hissi de sevmiştim.

Onunla ilgili neden her şeyi sevmeye başlamıştım?

İblis güldü bu halime, daha üstümüzde oynamadığı oyunları vardı çünkü. Bizi basit oyunları ile oyalamıştı, sıradaki gelecekler bu kadar basit değildi biliyordum. İblis asıl oyununu oynamaya başladığında ortada ne o ne de ben kalacaktım, bunu da biliyordum.

Boynundaki kokuya doyamadan kendini geri çektiğinde gözlerimi kapatmak istemiştim ama bunun için çok geçti. Gri gözleri mavilerimi esir aldığında yüzündeki amansız gülümsemeye takılmıştım.

Onu gerçekten gülümseyerek gördüğüm sayılı zamanlardan biriydi. Ve bu sayılı zamanda kanaat getirdiğim bir şey vardı. Gülümsemek vişne çürüğü rengindeki etli dudaklarında çok güzel duruyordu.

Hayır, diyerek durdurdum kendimi. Ona bu şekilde bakamazdım, bana bakmasına bu şekilde izin veremezdim.

Utanarak çektim gözlerimi dudaklarından. Hareket etmiyordu, beni izlediğini biliyordum. Bakışlarımı görmüş müydü acaba, ya utandığımı hissetmiş miydi?

"Yanakların kızardı. " dedi birden. Utandığımı hissettiğimde böyle oluyordu. Yaşamanın bana verdiği cezalardan biriydi belki de.

Gözlerine bakmadım, gözlerim o hariç her yeri arşınlıyordu. Bunu fark ettiğinde büyük elini çeneme uzatıp ona bakmamı sağladı. Ah hayır, grilerine bakmamalıydım!

"Benden kaçma. " Ciddiydi ama ona nazaran dudaklarıma bir tebessüm oturmuştu.

"Kaçmayı ben değil, sen yapıyorsun Aren. " Bunu söylemiştim, günler sonra onunla karşılaşmıştım ve benden ilk defa bu cümleyi duymuştu!

Duyduğu cümle ile yüzü allak bullak olurken başımı elinden kurtardım. Eli geriye düşerken yavaşça kalktım yattığım yerden. Hafifçe geri çekilirken nerede olduğuma baktım. Onun evindeydim, hayır daha önemlisi onun odasındaydım!

Kimsenin girmesine izin vermediği odası siyah ve az eşyalıydı. Odanın ortasında büyük bir yatak, kenarlarında birkaç komidin ve orta büyüklükte bir kütüphane, kenarda küçük bir masa ve sadece bir tane gaz lambası vardı. Odanın siyahlar içinde olması da daha gizemli yapıyordu onu.

Uyandığımı fark etmediklerinde sesini duyumsadığım Wizard burada değildi. Birden nereye kaybolduğunu merak etsem de Aren'in uyandığımı fark ettiğini sanıyordum. Belki de hepsini bilerek yapmıştı.

Ona inanmam için.

İçimdeki bu kuşku ile ona baktım. Gözleri öyle masum bakıyordu ki bir tarafım ona inanmayı öyle çok istiyordu ama diğer tarafım… İblisin olduğu taraf her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu haykırıyordu.

"Korktum." dedi gerçekten de korktuğunu belli eden bir sesle. "Uyanmayacaksın diye çok korktum. "

Kaşlarımı çattım, nedenini bilmiyordum ama bu sefer ona inanıyordum. Hem bakışları hem de davranışları ne kadar çok korktuğunu söylüyordu. İyi de neden, sadece bayılmıştım. Neden bu kadar çok korkmuştu?

Anlamsız bakışlarla bakarken fısıldadı. "Benden benim yüzümden gideceksin diye çok korktum. "

Benim yüzümden…

Bu iki kelime ne anlatmak istiyordu bilmiyordum, söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Hoş, anlamam gerekiyor mu onu da bilmiyordum.

"O mor dumanlar. " dediğinde gözlerimin önünde mor sis perdesi dalgalandı. "Canlılar için zararlı. "

Dudaklarım aralandı, sanırım anlamıştım. O adamların neden teker teker düştüklerini anlamıştım.

"Onun adı dragolaj. Mahzene kapatılmış bir ejderhanın nefesi. Onu soluyan herkes yok olmaya mahkumdur. "

"O adamlar… " dedim titrek bir sesle. Ne diyeceğimi anlamış olmalı ki başını salladı.

"Onun yüzünden ruhsuz yatıyorlardı orada." Bana da o yüzden mi yüzünü kapat, demişti yani?

Cansız değil, ruhsuz…

"Onu senin yanında kullanmak istememiştim ama Daniel seni almama izin vermedi. Bu yüzden mecbur kaldım Vera, üzgünüm. " Yeni yeni anlıyordum, yeni yeni idrak edebiliyordum.

Onun yüzünden ölebilirdim, onun yüzünden yok olabilirdim. Beni kurtarmaya gelirken aslında beni yok edebilirdi.

Sinirle ayağa kalktım. Gözlerimden öfke akarken gözlerinden pişmanlık akıyordu. "Sen beni öldürüyordun! "

Başını salladı iki yana, hayır, der gibi. Ses çıkarmadı ama, sessiz kaldı. "Demek o yüzden kendimi kötü hissediyordum, demek o yüzden bayıldım. "

Bir daha hiç uyanmayabilirdin, dedi içimdeki şeytan. Ona kulak verdim.

"Uyanmasaydım." Yüzüme baktı, sessizliğini sürdürdü. "Ya uyanamasaydım! "

"Korktum! Uyanamayacaksın diye çok korktum. "

"Senin korkun olacakların önüne geçebildi mi Aren? " Sorumla afalladığında bir adım atıp üstüme gittim. "Sen beni kurtarmaya çalışırken ölüme sürükledin! "

"Hayır! " diye bağırdı. "Hayır! "

Geri gitti, elini saçlarının içine atıp siyah, gür saçlarını dağıttı. Eli ensesine giderken karşımda dağınık bir halde duruyordu.

"Sana zarar vermek isteyebileceğim en son şey bile değilken bana bunu söyleyemezsin!"

"Davranışların sözlerine yansımıyor ama. "

Gri gözleri koyulaşmaya başladı, siyah kaşları çatıldı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Geri gitmek istedim, tek bir adım bile atamadım. Olduğum yerde kalakalırken onun bir nefes kadar uzağıma gelmesine izin verdim.

"Sana zarar vermemek için yaptıklarımı görmüyorsun değil mi? "

Diklenmekten vazgeçmeyecektim.  "Görmüyorum."

"Sana zarar vermemek için senden gidişim, sana zarar vermemek için seni herkesten koruyuşum, sana zarar vermemek için kendi kurallarımı çiğneyişim… " Derin ve yorgun bir nefes verdi. "Hiçbirini görmüyor musun? "

Hepsini de görüyordum, hepsini de biliyordum. Yine de dudaklarımdan başka bir kelimenin çıkmasına mani olamamıştım. "Görmüyorum."

Hem o hem de kendim bu söylediğime inanamamıştık. İçim başka söylerken dudaklarım başka söylüyordu. Bunun sebebininse içimdeki şeytan olduğunu biliyordum.

Benden istediği cevabı duyamayınca tek kelime daha etmemişti. Söylediğim tek kelime ikimizi de darmaduman ederken ondan geriye soğuk yokluğu kalmıştı.

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin