41. BÖLÜM

748 148 0
                                    

Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyelim lütfen. 💝

Sizleri seviyorum 💞 iyi okumalar diliyorum... 💠

🪽🪽

Yanıyordum, bu sefer sadece bileklerim değil kolum da yanmaya başlamıştı. Ve anlamıştım, bu seferki kriz diğerlerinden çok başkaydı. Bambaşkaydı…

Bileğimden başlayıp omzuma kadar uzanan kızarıklığa üç çift göz bakıyordu şaşkın haliyle. Herkes benim düşündüğümü düşünüyor olmalıydı, zaten bunun başka bir düşüncesi olamazdı.

Bir an önce Aren'i bulmalıydık.

"Nasıl? " dedi Pars. "Onu nasıl bulacağız? "

Sorusunun cevabını bundan günler öncesinde Wizard vermişti. Asra ile birbirimize bakıp burukça gülümsedik. Gülümseyişimiz onu bulabileceğimiz içindi.

"Beni takip edin. " dedim ruhsuz bir sesle. Asra peşime takılırken Pars olduğu yerde kalmıştı.

Onu harekete geçiren Asra'nın sabırsız sesiydi. "Hadi ağabey! "

Sırayla evden çıktığımızda taş yola ulaşıp kenarda durdum. Asra ile ikimizin gözleri de kolumdaki kızarıklıklardaydı. Onların bana bir yol göstermesini diledim.

Biraz beklemenin ardından kolumdaki kızarıklık sağa yöneldi. Asra ile bakışmamızın ardından sağa baktım. O tarafta bir yerlerdeydi.

Biz kızarıklığı beklerken Pars da arabayla gelmişti yanımıza. Asra, Pars'ın yanına, ben arkaya bindiğimde Pars'a sağdan gitmesi için talimat verdim.

"Nereden biliyorsunuz bunu? "

"Wizard söyledi. " dedim bileğime bakarak. Aynadan bana baktığını hissediyordum.

"Ne zaman? "

"Aren kaybolmadan önce. "

Arabada bir sessizlik oluşurken bileğimdeki kızarıklık sola kayıyordu. Kızarıklığı takip edip emin olduktan sonra Pars'a seslendim.

"Sola dön Pars. " Pars dediğimi yapıp sola döndü.

Kızarıklık düz yolu işaret ederken ses çıkarmayıp bir geçtiğimiz yola bir bileğime baktım. Araba ıssız sokaklara girerken yeşil ağaçlar yerini ölü ağaçlara bırakıyordu.

Beyaz şehir yavaş yavaş grileşirken karşıdaki siyah toz bulutuna takılı kaldım. Asra ve Pars da o siyahlığa takılı kalmıştı olacak ki araba yavaş yavaş durdu.

"Sakin olun. " dedi ama sesi sakin değildi.

"Bu da ne böyle? " Asra'nın endişeli sorusuyla gözlerimi kısıp ileriye baktım.

Oradaydı!

Siyah toz bulutu onu hapsi altına alırken yerde cenin pozisyonunda yatıyordu. Araba yoldan çıkmıştı ve önünden dumanlar yükseliyordu. Korkuyla elimi kulpa attım.

"Aren! "

Kapıyı açıp bedenimi dışarıya attığımda ikisinin de acı dolu adımı haykırması umurumda değildi. Koşabildiğim kadar hızlı koşup siyah toz bulutuna yaklaştığım an durduruldum Pars tarafından. Ne ara peşimden gelerek belimden yakaladığını bilmiyordum ama beni durdurup yanına gitmeme izin vermemişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen! " Soru değildi, serzenişiydi.

"Ona yardım etmeliyiz! "

"Elbette edeceğiz ama bu şekilde değil. " Ona nasıl, der gibi baktım.

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin