2. BÖLÜM

3.1K 420 183
                                    

Elimde hazır olan bölümleri bugün
yayınlıyorum. Hem de kurguyu biraz daha anlamanıza yardımcı olacaktır. 💫

Düşüncelerinizi paylaşmayı ve bölümü oylamayı unutmayın sakınn. 🫠

İyi okumalar...

🪽🪽

Bedenim sıcacık yatağımda olmasına rağmen huzursuzdu. Tenimdeki bu sıcaklığın fazla olduğunu biliyordum, yüzüme yapışan saçlarımdan ilk defa bu kadar rahatsızlık duyuyordum. Tırnaklarımı avuç içlerime batırdığımdan kanın metalik tadını hissedebiliyordum damağımda. Ama uyanamıyordum, kirpiklerimi sanki birbirine yapıştırmışlardı da açılmasına izin vermiyorlardı. Uyanmam bir şekilde engelleniyordu.

Ruhumun olduğu yer buna engel oluyordu…

Acı çekiyordum. Fiziksel değildi bu acı, ruhum ızdırap doluydu. Neden bilmiyorum, nasıl bilmiyorum ama çok yanıyordu canım. Turuncu alevler ziyadesiyle yakıyordu ruhumu…

"Hüma… "

Zihnimde de dilimde de tek bir kelime vardı. Hüma… Bu isim neyin nesiydi, bana ne anlatmaya çalışılıyordu bilmiyordum ama artık huzurlu uykularım bile birer kabusa dönüşmüştü.

Üç gece… Bu gece üçüncü geceydi ve her defasında da aynı ismi duyuyordum karanlıkların içinden sızan turuncu alevlerin içinde. Alevler mi fısıldıyordu o ismi yoksa o tok sesli adam mı bilmiyordum. Her defasında o ismi duymaktan korkar hale gelmiştim ama.

Hüma…

"Vera, kızım! " Annemin adımı sayıklaması ile gözlerimi açabildiğimde ne terden yüzüme yapışmış saçlarım ne de tırnaklarımı geçirdiğim avuç içim önemliydi benim için. Aklımda sadece üç gecedir gördüğüm rüyanın can acıtıcı emareleri dolaşıyordu ve gittikçe büyüyüp sadece bedenimi değil ruhumu da saran o korku sarmaşığı vardı.

"Vera kendine gel anneciğim, sadece kabustu! " Annem elini alnımdaki saçlarıma götürüp onları çekmişti yüzümden. Yatağın ön tarafındaki makyaj masasının üstünde duran sürahiden bir bardak su alıp elime verdiğinde titreyen ellerimle bardağı alıp dudaklarıma götürdüm.

"İyi misin bebeğim? " Birkaç yurdumun ardından bardağı dudaklarımdan uzaklaştırdığımda anneme bardağı verip dümdüz boş duvara bakmaya başladım.

İyi miydim?
Kesinlikle değildim…

"Anlatmak istersen dinlerim kızım. " Anneme hiçbir şekilde cevap vermeyip başımı salladım olumsuz şekilde. Annem elini elimin üstüne koyup destek verircesine sıktığında yavaşça yatağın kenarından kalkıp odamdan çıktı.

Yalnız başıma kalmıştım.
Hayır, aklımdaki düşüncelerle beraber kalmıştım!

Hüma kimdi, o beyaz yer neresiydi, o yüzük ne anlamı taşıyordu üstünde, o ışık neden ortaya çıkmıştı, tüm beyazlıklar nasıl bir anda siyaha ve turuncuya dönüşmüştü, boğazımı sıkan el de kimindi? Asıl soru ise tüm bu saçmalıklar ne anlama geliyordu?

Hiçbir sorumun da cevabını bulamıyordum zihnimde. O kadar saçmaydı ki gördüğüm rüya o yaşanılanlara bir kılıf bulamıyordum. En iyisi rüyada kalmalıydı.

Bir süre daha yatağımda oturup beyaz duvara baktığımda daha fazla bu işkenceyi devam ettirmemem gerektiğini düşünüp yavaşça yataktan kalktım. Masanın üstündeki telefonumu elime alıp kilidini açtığımda on beş dakika önce atılan iki mesaj bildirimine tıkladım.

"Bir saate kadar hazır olursan seni kahvaltıya götürüyorum. Bir sürprizim var."

Melih'in mesajına gülümseyerek baktığımda birkaç dakika önceki halimden eser kalmamıştı. Gördüğüm tüm o saçmalıkları unutmuştum bile. Keyifle yatağıma geri gidip oturdum ve ona cevap yazmaya başladım.

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin