68. BÖLÜM

439 45 2
                                    

Oylamayı ve yıldızı patlatmayı unutmayalım. ✨✨

Sizleri seviyorumm. ❤

İyi okumalar.

🪽🪽

Zaman ikimizi de siliyordu, zaman Aren ve beni yok ediyordu...

Melih bir şeyler anlatıyordu, dudakları her kıpırdadığında bir kelime dökülüyordu ama sonunu duymuyordum artık, duyamıyordum çünkü. Biliyordu, bildiğini adım gibi biliyordum ama yalan söylüyordu. Benimle dalga geçiyordu.

Buraya gelmeden önce eğer onunla gitmezsem Aren'in kurtulamayacağını söyleyen adam şimdi karşıma geçmiş bilmediğini söylüyordu. Melih'in tanıdığım kadarıyla iyi bir yalancı olmadığını biliyordum ve şimdi de bunu yine kanıtlamıştı. Zira Melih, en başından beri bana yalan söylüyordu.

Sözlerinin bitmesini bekledim, onu dinliyormuş gibi yaptım. Dudakları kımıldamayı bıraktı, sözleri yavaş yavaş azaldı. Elini elimde hissettim, midemdeki safra genzimi yaktı. Gözlerim gözlerine tırmandı ve ben kısık bir sesle mırıldandım. "Yalan."

Nefretimi anlamamıştı ki kaşlarını çatmıştı Melih, elimi hızla elinden çektim. "Anlamadım? "

"Yalansın Melih, her şeyinle koca bir yalansın. "

Öyleydi; üzgün oluşu, beni önemsiyor gibi görünüşü, Aren'i düşünüyor gibi görünüşü... Yalandı.

"Hüma ne demek istiyorsun? "

"Yalanlayacaksın değil mi, anlamıyormuş gibi görüneceksin. Aren ile ruhlarımızın birbirine düğümlü olduğunu biliyordun ve daha birleşmediğimizi de." Yerimde doğrulup yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Bunları bana sen dedin Melih, hatırlamıyorum sandın değil mi ama hepsini, her bir kelimene kadar hatırlıyorum. "

"Hüma sen... "

"Evet kötü görünüyordum, kendimden geçmek üzereydim ama sen beni tanıyamamışsın Melih, unuttun mu benim hafızam güçlüdür. Her şeyi, harfi harfine hatırlarım. "

Gözleri fal taşı gibi açıldığında koltuğun kenarından yavaşça kalktı Melih. Bir elini beline yerleştirirken diğer elini de ensesine atmıştı. Öfkeyle olduğu yerde dolanırken gözlerim onu takip ediyordu.

"Unutmuştun değil mi? " diye sordum hafif bir ses tonuyla.

"Kahretsin! "

Melih yüzüme bile bakmayıp odadan çıkıp gittiğinde kapanan kapının kilitlenme sesiyle baş başa kalmıştım.

Gözlerimi kapıdan çekip odanın içinde gezdirdim bir süre. Çok eşya olmayan odada sadece oturduğum yeşil renkli koltuk ve önünde kahverengi bir sehpa vardı.

Melih'in oyununu bozmuştum evet ama buradan nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Üstelik bir an önce Aren'in yanına gitmeliydim. Nasıldı acaba şimdi, canı yanıyor muydu yoksa?

Bileklerime çevrildi gözlerim, Aren'in isminin yazılı olduğu bileğimde hafif kızarıklık haricinde hiçbir şey yoktu, belki de bu iyiye işaretti.

Bir süre düşündüm bu odadan nasıl çıkacağıma dair, bir kez daha taradım odayı ama yoktu hiçbir şey. Sağ elimi sol elimde takılı duran mavi kelebek yüzüğün üstünde gezdirdim. Naif dokusu içimdeki gücü ortaya çıkarırken göz kamaştıran bir ışık yayıldı odanın içine.

Gözlerim fal taşı gibi açılırken beyazlar içinde önümde beliren silüeti bakakaldım. Bu siluet tanıdıktı, hatta fazla tanıdıktı.

"Hüma... " dedi beyazlar içindeki silüet. Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Zira ben bu sesi tanıyordum. "İyisin."

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin