Harem, hanedanın devamlılığını sağlamak için kurulmuş, cariyelerin, hanedan üyelerinin ve hizmetkarların yaşadığı, Topkapı Sarayı'nda bulunan bir alandır. Harem'e ilk girdiğimde ağaların odasının önünden geçtim. İlerlediğimde cariyeler taşlığına ulaştım. Birden bire karşıma Büyük Valide Gülbahar Sultan çıktı. Büyük Valide Sultan, devlet içinde devlet olmuş 70 yaşında olup 3 oğlunun saltanatını görmüş kudretli bir sultandı. Beni iyice süzüp 'Bu mudur aslan torunuma hediye edilen cariye? Tez hamama götürün etini budunu iyice yıkayıp temizleyin!' dedi. Çok korkmuştum. Karşımda resmen Ana Kraliçe sıfatına eşit bir Büyük Valide Sultan vardı. Darüssaade Ağası beni kalfalara teslim etti. Oradan hamama geçtik. Kalfalar beni haşlak suda yıkadı. Bak sen şu Büyük Valide'ye. Meğer ne fesatmış. Etimi budumu keseleyerek yüzüyorlardı. O kadar canım yanmıştı ki bu bana resmen bir göz dağı'ydı. Harem'e Avrupa'da cennet derler. Fakat cehennemmiş meğer. Kim bilir daha nelerle karşılaşacaktım. Kalfalar bana giyecek kıyafetler verdi. Çok sade, tıpkı cariyelere benzememi sağlayan kıyafetler giydim. Fransa'da giydiğimiz kıyafetlerle alakası bile yoktu. Memnun kalmadığımı gören kalfa 'Ne oldu? Beğenemedin mi Fransız kölesi?' diyerek benimle alay etti. Ardından kalfalar beni Cariyeler Taşlığı'na getirdi. Burada cariyeler kalıyordu. Üst katı ise Gözdeler Katı'ydı. Hünkar ile halvet yapanlar orada kalıyordu. Kıyafetleri çok güzeldi. Hünkar onlara çeşitli hediyeler etmişti. Bende hediye sunulduğum için orda kalmam gerekirdi fakat Büyük Valide Sultan buna engel oldu. Henüz Valide Sultan'ı görmemiştim. Zinhar onlarla konuşmak istememiz bile imkansızdı. Bazen Harem'de eğlence oluyordu. O zaman yüzlerini görebilirdik. Kızların yanına gittim ve tanışmaya başladım. Lehistan, Kafkasya, Venedik ve bir çok diğer ülkeler ve bölgelerden esir alınıp saraya satılan cariyeler vardı burada. Herkes Padişah için hazırlanıyor ve eğitiliyordu. Hünkar'ı memnun edip birde erkek şehzade veren hatunlara Sultan deniliyordu. İşte o zaman sırtları yere gelmezdi. Bunları bana kalfalar anlattı. Harem'de saygılı olmam için ve kavgaya karışmamam için sıkı tembihlemişti beni Kızlar Ağası. Bu gece taşlıkta gün böyle geçti. Sabah olduğunda hepimiz Meşkhane'ye gittik. Cariyeler burada eğitim görüyordu. Eğitim gören cariyelerin bazıları Hünkar'ın kadını oluyor bazıları ise devlet adamları ile evlendiriliyordu. Osmanlıca eğitimi ile başladık. Dilimi bayağı geliştirmekte kararlıydım. Osmanlıca çok farklı bir dildi. Öğrenmekte zorlansam da çabuk kavramıştım. Ardından müzik dersine geçtik. Bazı cariyeler harika enstrüman çalıyordu, bazıları ise muazzam güzel sesleri ile şarkı söylüyordu. Tıpkı benim gibi. Versay Sarayı'ndayken Kraliçe'ye hep ben şarkı söylerdim. Meşkhane'de öyle güzel şarkı söyledim ki sesimi duyan kalfa çok beğendi. Hatta Valide Sultan ve Büyük Valide Sultan'a kadar söylemişlerdi. Valideler Harem'de ki cariyeler ile ilgili havadisleri kalfalardan ve ağalardan alıyorlar ve en iyilerini, yeteneklilerini ve güzellerini Hünkar'a sunuyorlardı. Bazen kendi hizmetlerine bile alıyorlardı. Ardından dikiş dersine geçtik. Çin'den gelen ipek kumaşları işleyerek kendimize güzel kıyafetler dikmeyi öğreniyorduk. Kimisi patik dikiyordu kimisi ise güzel bir elbise. Arından taşlığa geçtik. Selma Valide Sultan akşama eğlence tertipleyecekti. En beğendiği cariyeleri Hünkar'a sunacak ve bazılarını hizmetine alacaktı. Tabii Büyük Valide Gülbahar Sultan'da orada olacaktı. Raks yapmayı iyi beceren hatunları seçti kalfalar. Bende onlardan biriydim. Akşam ki eğlenceye kadar raks provası yaptık. Güzelce hazırlandık. Akşam olduğunda Cariyeler Taşlığı'nın önündeydik. Kapı açıldığında raks eden beş kişi olarak içeri girdik ve raks yapmaya başladık. Karşımızda Büyük Valide Gülbahar Sultan, kızları Atike, Fatma ve Ayşe Sultan, onların yanında Selma Valide Sultan ve kızı Esma Sultan oturuyordu. Harem'i adeta Büyük Valide Sultan ve kızları yönetiyordu. Selma Valide Sultan'a fırsat kalmıyordu. Raksımızı yaparken valideler bizi iyice bir süzdü. Raks dansımız bittiğinde selamımızı verip karşılarında durduk. Selma Valide Sultan alkışladı ve ayağa kalkıp emrine ve Hünkar'a cariyeleri seçmek için bize doğru yaklaştı. Valide Sultan 40 yaşında bir kadındı. Tam o esnada Büyük Valide Gülbahar Sultan, bastonuyla yere vurdu ve 'Biz dururken senin haddine mi cariyeleri seçmek Küçük Valide!' diyerek Selma Valide Sultan'ı taşlıkta rezil etti. Ardından Büyük Valide ayağa kalkarak bir cariyeyi kalfalık eğitimine, birini kendi hizmetine, birini Valide Sultan'ın hizmetine almıştı. İki kişi kalmıştık. Yanımda ki cariye Çerkez asıllıydı. Nihal'di adı. Büyük Valide Sultan, Nihal'i çok beğendi ve onu Hünkar'ın karşısına çıkması için halvet için seçti. Ben ise Büyük Valide'nin hizmetinde olacaktım. Büyük Valide Gülbahar Sultan cadının tekiydi. Adeta bana gıcıklık olsun diye Nihal'i seçti ve bana eziyet olsun diye hizmetine aldı beni. İlk günden beri gözü beni tutmamıştı. Eğlence bittiğinde Nihal Hatun'u halvet için hazırladılar. Nihal halvetteydi. Ben ise yarın Büyük Valide'nin hizmetine başlayacaktım. O kadar mutsuzdum ki Sultanlığı kaçırdım. Fakat ümidimi tüketmedim. Savaşacaktım ve asla pes etmeyecektim. Burada hayatta kalmak için Sultan olmak gerekiyordu. Öteki türlü dayanamazdım. Gece olduğunda uyuduk. Bakalım sabaha beni ne maceralar bekliyordu Büyük Valide'nin dairesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harem
Ficción históricaHarem 1 Bir Fransız köle olan Clara'nın Fransa Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu diplomatik ilişkilerini geliştirmek için Topkapı Sarayı'na hediye edilmesi ve kaderinin tamamen değişmesi söz konusudur. Entrikalarla dolu Saray'da türlü türlü oyunlar...