1607 Güz Dönemi - Edirne Sarayı (Eski Saray)
Aylar geçmişti. Hünkar'a mektuplar yazıyordum. Hünkar ise cevap vermiyordu. Ayrıca karnımda burnumdaydı. Hünkar henüz gebe olduğumu bilmiyordu. Söyleyememiştim. Zira yazdığım tüm mektuplarım bir anda kayboluyordu. Ulaşmıyordu Hünkar'a. Bende Kızlar Ağası'na mektup yazdım. Gebe olduğumu ve karnımın büyüdüğünü hatta dokuzuncu aya geldiğimi ve doğumumun yakın olduğunu söyledim mektupta. İnşallah Kızlar Ağası bu haberi Hünkar'a iletirdi. Ne de olsa oda benim adamımdı. Edirne Sarayı'na gelecek olursak çok eski bir saraydı fakat görkemliydi. Bir kulesi vardı dillere destan. Rüya gibiydi bu saray. Her ne kadar emrimde cariyeler ve ağalar olsa da Topkapı Sarayı'nda ki gibi nüfuzlu değildim ve etkin biri olamıyordum burada. Umarım ki mektup Hünkar'a ulaşırdı da hepsini mahvetmek için geri dönebilirdim.
Has Oda-Harem
Kızlar Ağası: 'Hünkar'ım elime bir mektup ulaştı. Meğer Gülnuş Sultan 9 aylık gebeymiş fakat yazdığı hiç bir mektup size ulaşmamış.' dedi. Hünkar ise: 'Bu nasıl olur ağa! Nasıl haberim olmaz! Kim yapar bunu? Derhal Gülnuş Sultan'ı hareme getirin. Eskisi gibi burada kalacak artık!' dedi Hünkar sevgilim. Çok mutlu olacaktım. Hünkar sevgilim adeta beni düşünmüştü ve kalbinden söküp atmamıştı. Fakat bazı şeyler değişmişti elbet.
Büyük Valide Sultan'ın Dairesi-Harem (Valide Sultan Dairesi)
'Neredensin Hatun?' dedi Validelerin Validesi Büyük Valide Gülbahar Sultan cariyeye. 'Venedik Sultan'ım' dedi cariye. 'Demek Rahmetli güzeller güzeli Nurbanu Sultan'ın ve Kudretli Büyük Valide Safiye Sultan'ın diyarından geliyorsun?' dedi Büyük Valide cariyeye. Büyük Valide Sultan'ın yanında Selma Valide Sultan'da vardı. Birlikte yeni cariyeler seçip Hünkar'a sunuyorlardı. Hatta bazı cariyelerin şehzadesi bile vardı. Henüz yeni doğmuştu şehzadeler. '9 aydır yeni cariyeler sunuyoruz Hünkar'a, kimisi doğurdu bile şehzadesini, Gülnuş'ta gebeymiş, üstelik hanedan ondan devam edecek' dedi Selma Valide Sultan. Büyük Valide Sultan ise: 'Öyle şey olmaz. Biz ki kudretli iki valideyiz. Kimin tahta çıkacağına biz karar veririz. Ben ölürsem sen ipleri eline alacaksın Selma! Mağlum 72 yaşındayım artık. Fakat ne yapıp ne edip Gülnuş'un şehzadesini idam ettirmeliyiz! Ya bugün yada yarın bunu yapmamız lazım. Yoksa Gülnuş ilk emriyle bizi Eski Saray'ın ağlayan duvarlarına sürgüne yollar. Mağlup oluruz' dedi. 'Siz merak etmeyin Büyük Valide Sultan'ım. Aslanımı her gün dolduruyorum o küçük cadıya karşı. Ama hala aşık ona. O kadar da cariye takdim ettik.' dedi Selma Valide Sultan.' 'Çinli Prenses'in de gitme vakti geldi. Gitmezse atarım onu boğazın derin sularına!!!' dedi Büyük Valide Sultan bastonunu yere vurup. Valideler cadı gibi kahkaha atmaya başladı ve zaferlerini şerbetlerle kutluyorlardı.
Çinli Prenses Wei'in Dairesi-Harem
'Valideler bugün veya yarın bizi gönderirler Çin'e. Fakat isteğimiz kapitülasyonları aldık nihayet. Durmamızın da bir anlamı yok.' dedi Çinli Prenses Wei hizmetkarı Cho'ya. Cho ise: 'Prensesim yaptığınız bu zehir olayı ortaya çıkarsa başımız belaya girer' dedi. Kızlar Ağası dinliyordu kapıyı. Fakat bunlar Çince konuşuyordu. Hiç bir şey anlamıyordu Kızlar Ağası. Sonra gitti zaten. Prenses Wei kafeste ki yılanını besliyordu. 'Çin yılanları öyle zehirlidir ki düşmanının ciğerlerini patlatarak kanında boğar. Eğer Valideler bizi göndermeye çalışırsa ikisini de zehirlerim' dedi Çinli Prenses. Cho ona çin çayı yapmıştı ve çin çayı içiyordu sinsi Prenses. 'Gülnuş'tan da kurtulduk. çok etkiliyordu Hünkar'ı bize karşı zaten.' dedi Wei. Cho ise: 'Haberiniz yok mu Prensesim. Sabah hareme geri dönmüş. Hünkar emretmiş güya. Gebeymiş zira. Affedildi' dedi. Prenses Wei ise: 'Bu nasıl olur? Ne kadar kötü bir haber. Kahretsin!!!' dedi ve elinde ki çin çayı fincanını duvara fırlatarak parçalar ayırdı. Cho ise bu sinirli Prenses'e karşı ürkek bir tavır sergiliyordu. Fakat her şeyden haberi vardı. Birinin konuşturması yeterliydi.
Harem Kapısı-Harem
'Nihayet hareme geri döndüm. Şükürler olsun rabbime' dedi Gülnuş gebe haliyle. Haberi alan Valideler öfkeden küplere binmişti. 'Şu gelene de bir bakın hele' dedi Nazperver Sultan. Şehzade doğurmuştu ve ikinci kadın efendi olmuştu. Baş kadın efendi Gülnuş'tu zira. 'Sürgünden gelmiş zavallı' dedi Pertevniyal Sultan. Üçüncü kadın efendiydi. Zira onunda bir erkek şehzadesi vardı. 'Bu muymuş o meşhur Gülnuş Sultan' dedi Gözde olan Olga. 'Karnı da büyümüş, kız doğurur inşallah' dedi İkbal olan Katerina. Gülnuş şaşırmıştı. Zira 9 ay boyunca Hünkar'a çeşitli cariyeler sunulmuştu. Kimisi Sultan olmuş, kimisi ise gözde veya ikbal. İki yeni Sultan, bir gözde ve bir ikbal vardı Hünkar'ın. Nazperver ve Pertevniyal Sultan Kafkasya'dan gelmişi. Nazperver Gürcü'idi. Pertevniyal ise Çerkes'idi. Olga ise Rus diyarından gelmişti. Katerina'da Lehistanlı'idi. Fakat Gülnuş Sultan Baş Haseki'idi. Tahta oğlu çıkacaktı ilerde ve diğer şehzadelerin katline ferman verecekti ve Validelerini ise Eski Saray'a sürgün edecekti. Sessizliğini korudu Gülnuş Sultan ve gelir gelmez gebe haliyle kavgaya karışmak istemedi ve Has Oda'ya gitti.
Has Oda-Harem
'Beni af ettiğiniz için size minnettarım Hünkar'ım. Sağ olun var olun' dedi Gülnuş Sultan. 'Sen yokken çok şey değişti Gülnuş. Fark etmişsindir. Fakat sana hala sırıl sıklam aşığım. Aklımdan çıkmıyorsun bir türlü. Seni sevmesem getirtmezdim buraya.' dedi Hünkar. O sırada Gülnuş'un doğumu başladı. 'Ahh doğuruyorum' dedi Gülnuş. Hünkar onu Has Oda'da ki kendi yatağına yatırdı ve Ebe kadınları çağırttırdı. Hünkar, Valideler ve Hünkar'ın diğer kadın aşıkları Has oda'nın dışarısında bekliyorlardı. İçlerinden 'Kız doğurur inşallah veya Dölü düşsün yada Doğum yatağında can versin' gibi beddualar ediyorlardı. Sonra bebek sesleri geldi. 'Tebrik ederim Sultan'ım Üçüz Şehzade doğurdunuz' dedi Gebe Kadın. Bunu duyan Valideler ve kadın efendiler baygınlık geçirmiş ve fenalaşmışlardı. Öyle kudretlenmiştim ki artık dört şehzadem ve bir hanım sultanım vardı. Önümde kimse duramazdı. Zira veliaht şehzade benim oğlumdu. Beş evlat anasıydım artık. Nazperver'in ve Pertevniyal'in canına okuyacaktım. Tabii Validelerinde öyle. Valideler ve kadın efendiler şehzadelerime birer altın taktılar. Hünkar'ın yatağına yatılması yasaktı ve cezası idamı. Fakat beni yatakta görünce hepsi şaşırmıştı ve korkmuşlardı. Zira Hünkar bana çok kıymet veriyordu. O kadın efendiler, gözde ve ikbal umurunda bile değildi Hünkar'ın. kalbinde sadece ben vardım. Diğerleri Validelerin Hünkar'a sunduğu tek gecelik hatunlardı. Hünkar ise şehzadelerimin isimlerini koymuştu bile. Bayezıt, Mustafa ve Mehmed' idi adları. Murad, Şahuhuban, Bayezıt, Mustafa ve Mehmed evlatlarım ile çok güçlü ve mutluyduk. Harem'e gelişim bomba gibi olmuştu resmen. Feci kök salmıştım haremde. Tüm haremde ki cariyeler beni konuşuyordu. Çinli Prenses Wei korkudan sadıklarını hazırlamış ve Çin'e gitmişti. Zira zehir saçmalığını ifşa etmiştim geldiğim gibi. Hünkar: 'Gitti iyi oldu. Kapitülasyonları aldı fakat yaptığı bir suçtu. Fakat Çin ile olan ilişkilerimiz zarar görmesin diye dokunmayacağım ona.' dedi ve Çinli Prenses'in saraydan ayrılmasına izin verdi. Artık o Çin yılanı defolup gitmişti. Fakat karşımda Büyük Valide Gülbahar Sultan, Selma Valide Sultan, Nazperver Sultan, Pertevniyal Sultan, Gözde Olga ve İkbal Katerina vardı. Hepsi Validelerin bana karşı yaptığı tek gecelik bir halvetin eseriydi. Hepsinin üstesinden gelecektim elbet. Hepsine ateş olup meteor gibi üzerlerine yağacaktım. Artık gücümden ve şehzadelerimden korksunlar. Zira mahvedeceğim onları!!! Birde nikah kıydırdım mı Hünkar'a işte o zaman korksunlar benden. Zira haremi değil dünyayı ben yöneteceğim!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harem
Historical FictionHarem 1 Bir Fransız köle olan Clara'nın Fransa Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu diplomatik ilişkilerini geliştirmek için Topkapı Sarayı'na hediye edilmesi ve kaderinin tamamen değişmesi söz konusudur. Entrikalarla dolu Saray'da türlü türlü oyunlar...