İyi okumalar. güzel Leydilerim/Lordlarım.
İçim papatya tarlası, dışım soğuk bir duvar. Henüz duvarlarımı geçen olmadı ama çiçeklerimi çürüten çok.
.
Etrafıma baktım. Çiçeklerle dolu bir tarladaydım. Yattığım yerde doğrularak yerdeki çiçeklere göz gezdirdim. Papatyalar...
Gülümseyerek elimi onlara uzattım, "Çok güzelsiniz..." diye mırıldanıp elimi dokundurduğumda yaprağının elime batması ile hızla elimi geri çektim. Elimden akan kanı gördüğümde gözlerimi kırptım.
"Sen mi yaptın bunu?" dediğimde tabii ki cevap gelmedi. Unuttunuz mu? Papatyalar konuşamazdı.
"Onlar sıradan bir papatya değil." diyen ses duyduğumda sese döndüm. Baki, siyaha bürünmüş şekilde bana doğru adımlıyordu. Her adımında papatyalar bükülürken ona şaşkınlıkla bakarak fısıldadım.
"Baki..." Kanatlarını da serbest bırakmıştı. Bembeyaz tarlanın içinde siyah olan tek oydu. Benim bile üstümde beyaz, fırfırlı bir elbise vardı, ayaklarım çıplaktı.
Baki birkaç saniye sonra önümde durduğunda bana üstten bakış attı. "Efendim, güzel Leydim?" derken sesi sert değildi, aksine yumuşak çıkmıştı. Ayağa kalkmayı denedim, ama başarısız oldum. Tekrar denedim, yine başarısız oldum.
"Ayağa kalkamıyorum." diye korkuyla mırıldandığımda önümde dizlerinin üstüne çöktü. Başını yana eğerek vücudumu süzdü ve "Buraya alışamadın mı?" diye sordu.
"Anlamadım? Burası derken?"
Bir elini dizlerimden geçirip, diğer elini belime koydu. Ardından nazikçe ayağa kalkıp uzaktaki eve doğru yürüdüğünde, kollarımı boynuna dolayarak ona bakmayı sürdürdüm.
Bana bakmadan, doğrudan karşısındaki eve bakarak konuştu. "Burada doğdun. Şimdi seni yaşadığın eve götüreceğim. Aileni görmeye hazır mısın, güzel Leydim?"
Kalbim heyecanla hızlandı. Omzunu heyecandan sıktığımda bakışları bana döndü. "Gerçekten onları mı göreceğim?" diye heyecanla sordum.
Dudakları yana kıvrıldı. "Evet, onları göreceksin."
Gözlerim doldu. Onu daha sıkı tuttum. Onun her adımında çiçekler bizim geçmemiz için yol açarken, o sanki ben kucağında yokmuşum gibi rahat adımlarla tek katlı eve doğru ilerliyordu.
"Ama ben neden yürüyemiyorum?"
Yutkundu ve cevap vermedi. Tekrar sordum. "Baki... Ben neden yürüyemiyorum?"
Bakışlarını kaçırıp "Sonra konuşalım." dediğinde üsteledim.
"Baki, bana neden yürüyemediğimi söyler misin lütfen?"
Derin nefes alarak "Sen geçmiş hayatında bacaklarını kullanamıyordun. Bir cadı, yürümeni engelleyecek bir büyü yaptı. Benimle tanışana kadar adım atamadın. Büyüyü sen Saray'a geldiğinde bozduk. Ama bu tarih biz gelmeden bir gün öncesine ait." dedi.
Elimle ağzımı kapattım. Bunu da mı unutmuştum? Göz bebeklerim titredi. "Ama..." devamını getiremedim. Söyleyecek bir şey bulamamıştım. Bulmuştum da, kelimeler boğazıma dizilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judia'nın Laneti
FantasyBeni duvara yaslarken kaçmamam için bacağını bacaklarımın arasına koyarak dizini sürttü. Yutkunarak ona baktım. Mavi gözleri avını bulmuş gibi bakarken "Neden ısrarla yapmanı istemediğim şeyleri yapıyorsun, güzel Leydim?" diye sordu. Bunu sorarken d...