İyi okumalar, güzel Leydilerim/Lordlarım.
"Özür dilerim," diye fısıldadı. "Sana bunları yaşatmak istememiştim."
Çenemi dikleştirdim. "Ama yaşattın, geçmişe geri dönüp yaptığımız şeyleri alamayız. Merak etme, amacım sana aynılarını yaşatarak intikam almak değil."
"Hak ediyorum." dedi, güldüm.
Başımla onu onaylarken başım saniyeliğine aşağıda, halıda oyalandı.
"Evet, hak ediyorsun. Fâkât ben senin gibi yapmayacağım. Çünkü senin kadar kötü birisi değilim." diyip biraz duraksadım. "En azından geçmiş hayatımda öyle birisiydim, ama şimdi değilim. Önemli olan bu, değil mi? Geçmiş hayatımda kötü birisi olsam da şimdi kötü birisi değilim. Olabilirdim, bazı şeyleri hatırlamama rağmen öyle birisi olabilirdim. Olmadım, olmak istemedim. Hâlâ da istemesem bile bir gün duygusuz canavara tekrar dönüşeceğimi biliyorum."Başını olumsuz anlamda salladı. "Olmayacak, eskiden olduğun kişiye dönüşmeyeceksin. O halinden nefret ediyorsun."
Bakışlarımı gözlerine çevirdim. Endişeleniydi. Bakışlarındaki endişeyi görebiliyordum. Ama biraz da... Korku vardı. Gitmemden, onu terk etmemden deli gibi korkuyordu. Bunu biliyordum. Peki ya ben gidecek miydim, yoksa kalacak mıydım?
Cevap vermeyip ona bakmayı sürdürdüğümde konuşmaya devam etti. "Sen olmazsan ölürüm. Yaşayamam ben, senin varlığını bildiğim için nefes alırken... Sen şimdi gidersen ben yaşayamam, dayanamam."
Başımı yana eğdim. "Ölür müsün?" diye alaya aldım.
"Evet..." diye fısıldadı. "Ölürüm, sensiz bir hayat sürdüremem. Sensiz olma fikrini düşünemiyorum, ama bu düşünceyi de kafamdan atamıyorum Lavinia. Seni kaybetmek istemiyorum, fâkât ben seni çoktan kaybetmişim. Gitmeni istemiyorum."
"Merak etme, ölmüyorsun," dediğimde bana anlamayarak baktı. "Bu hikayenin mutsuzu benim, Baki. Sen değilsin. Senin için ölürüm diyorsun, ama beni tanımadan önce de ölüydün sen. Ölmüş bir adam tekrar ölemez. Sen bana rastlamadan önce zaten yaşamıyormuşsun."
Gözlerinden yaşlar süzüldü. "Sana kızgın değilim." dedim. "Sana kızgın olamayacak kadar seni tanıyorum. Ama bu sana kırgın olduğum gerçeğini değiştirmez. Ben galiba sana kırgın öleceğim, Baki."
"Gitme," derken dudaklarının arasından hıçkırık koptu. "İstediğin her şeyi yaparım. İstediğin gibi birisi de olurum, kuklan bile olurum ama yeter ki gitme. Gerçekten sen olmadan yaşayamam, bunu yapabilecek kadar güçlü değilim."
Derin nefes aldım. "Ülkeyi yönetecek gücün var, ama gitsem yaşayabilecek gücün yok, değil mi?" Usulca başını aşağı yukarı salladı.
"Normalde birisini sevmek onu kırmadan yapılır. Ama sen... Kalbimde kırmadığın tek bir yer bile yok. Parçalara ayırdın. Ve bu düzelmiyor, anlıyor musun? Kırılan bardak birleşmediği gibi kalbimin kırıkları da birleşmiyor. Deniyorum, çabalıyorum. Seni hep affediyorum. Fâkât sonra bir bakmışım, kalbimin kırıklarını elime vermişsin. Kendi kalbimi kendim onarmalıymışım gibi hissettirdin bana. En çok senin sevgini isterken, onu bana haram kıldın. Bırak şimdi imkansız kalalım."
Ellerimi tuttu. "Gerçekten düzelteceğim, her şeyi düzelteceğim Lavinia. Yemin ederim hepsini tek tek başaracağım."
Elimi çektim, terleyen ellerimi gelinliğime sildim. Gözlerindeki hayal kırıklığını gördüğümde içim burkuldu, affettim diyerek onu sarıp sarmalamak istedim. Ama yapamadım sarılamadım ve affedemedim. Ona sarılıp her şeyin geçeceğini, düzeleceğini söylemek istememin de bir anlamı yoktu artık. Ne ben bunu yapacak güçlüydüm, ne de o bunu yapacak kadar cesaretliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judia'nın Laneti
FantasyBeni duvara yaslarken kaçmamam için bacağını bacaklarımın arasına koyarak dizini sürttü. Yutkunarak ona baktım. Mavi gözleri avını bulmuş gibi bakarken "Neden ısrarla yapmanı istemediğim şeyleri yapıyorsun, güzel Leydim?" diye sordu. Bunu sorarken d...