İyi okumalar, güzel Leydilerim/Lordlarım.
Bilirsiniz, bazı ölümler fiziksel değildir.
"Şimdi seçimi onlara bıralım." diyip kısa adama ilerledi. "Zamir, kimi seçiyorsun?" diye sorduğunda etrafta sessizlik peyda oldu. Ardından eliyle bizim olduğumuz tarafı gösterdi. "Pembe pelerinli kadını," dediğinde gözlerim büyüdü. Yanlış duymuştum, değil mi? Çünkü ben asla birisiyle güreşemezdim!
Ağzım aralandığında diğer adamın yanına gitti. "Peki ya sen, Zehir. Sen kimi seçiyorsun?" dedi. O da bizi işaret etti. "Pembe pelerinli kadının yanındaki onla aynı boydaki adamı." dediğinde Ayaz ile bakışlarımız birbirini buldu. Aynı anda yutkunduk ve "Sıçtık." dedik.
Eğer sahneye çıkarsak, bizim kim olduğumuz anlaşılırdı. Ve biz bunu istemiyorduk. Ama sahneye çıkmaktan başka çaremiz yoktu. Ya oraya gidip kim olduğumuzu bulacaklardı, ya da kaçmaya çalışırken yakalanıp Lord'a götürülecektik. Hangisi daha mantıklıydı?
Kaçsak bulunmama ihtimalimiz vardı. Peki ya biz bulunmayacağımızdan emin miydik? Hiç sanmıyorum!
Ortadaki adam, "Gelin buraya." dediğinde hiç istemeye istemeye oraya doğru adımladık. "Ayaz, ne yapacağım? Hiçbir şey hatırlamıyorum." diye fısıldadığımda "Her şeyi yap ama öldürme yeter." dedi. Sağol ya ben bunu bilmiyordum.
"Ya o beni öldürürse?" diye endişeyle sorduğumda gözlerini devirdiğini hissettim. "Ölümsüzsün anne. Ölmezsin, korkma. Hem, öldürmek yasak." dediğinde derin nefes aldım. Üç basamaklı merdivenden çıkıp sahnede olduğumda hiç kimseye bakmadım. Doğrudan yere bakıyordum.
"İsminiz nedir?" diye sorduğunda ikimizden de ses çıkmadı. Cevap vermeyeceğimizi anlamış olacak ki "Pekala. Onlara takma isim bulalım mı?" diye halka sorduğunda, halk "Evet!" diye bağırdı.Beni işaret edip "Lakabı ne olsun?" dedi. Halktan bir erkek sesi "Pembe afet!" diye bağırdığında herkes gülmüştü. Ellerim yumruk oldu. Söyledikleri şey rahatsız ediciydi. Bu sözden bile hepsinin bakışlarının bacaklarımda olduğunu anlamıştım. Adam, bu sefer Ayaz'ı işaret ettiğinde o konuşmadan cevap verdiler. "Kısa adam."
Onun çocuk ve Lord'un çocuğu olduğunu bilseler ne tepki verirlerdi acaba...
Adam güldü ve "Kuralları bilmeyenler için tekrar söylüyorum.
1.Öldürmek yasak.
2.Büyü yasak.
Başka kural yok. Şimdi yerlerinize geçin ve dövüşün." dedi.
Yuvarlak alana gittiğimde Baki'ye baktım. Ona baktığımı anlayınca gülmemek için kendini zor tutmuştu. Kaşlarım çatıldı. Ben olduğumu anlamış mıydı? İçimden bir ses onun yüzünden seçildiğimizi söylüyordu! Eğer onun yüzündense gerçekten çok utanırdım!
Karşımdaki kısa ama kalıplı olan adama bakarak konuştum. "Merhaba Zamir. Ben düşündüğün gibi birisi değilim. Beni dövmezsen sana istediğin kadar para veririm. Bu yüzden seni dövmeme izin verir misin? Söz, canını acıtmayacağım. Sadece seni dövmeme izin ver. Gerçekten çok zor durumdayım. Eğer kazanmama izin verirsen zengin olursun. Aksi takdirde kimliğim belli olacak. Bunun olmasını istemiyorum ve senden tek isteğim bana yardım etmen! Bunu yapabilirsin, değil mi? Sonunda zengin olacağını söylüyorum Zamir. Beni dinlemeli ve dediğimi yapmalısın."
Bana sinirle baktı. "Kuklaya mı benziyorum? Üstelik, sen kimsin de kimliğinin bilinmemesi gerekiyor?"
Gözlerimi devirerek alayla "Sence öğrenilmesini istesem sana kim olduğumu söyler miyim?" diye konuştum. Bu söylediğimle nefesini seslice dışarıya vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judia'nın Laneti
FantasyBeni duvara yaslarken kaçmamam için bacağını bacaklarımın arasına koyarak dizini sürttü. Yutkunarak ona baktım. Mavi gözleri avını bulmuş gibi bakarken "Neden ısrarla yapmanı istemediğim şeyleri yapıyorsun, güzel Leydim?" diye sordu. Bunu sorarken d...