İyi okumalar, güzel Leydilerim/Lordlarım.
Onlardan uzaklaştıktan hemen birkaç dakika sonra Baki'nin sesini duydum. "Leydim, neden kaçıyorsunuz?" Adımlarım durdu. Ama ona bakmaya cesaret edemedim. Hâlâ utanıyordum! Adımlarının yaklaştığını hissettiğimde kalp atışlarıma engel olamadım. Bana doğru gelmesine izin verdim. Birkaç saniye içinde yanıma geldi ve tam karşımda durdu. Bu sefer tüm cesaretimi toplayarak gözlerine baktım. Ondan utanarak kaçmama gerek yoktu. Zaten bir gün sonra beni tüm çıplaklığım ile görecekti. Öpüşmekten utanmama gerek yoktu, değil mi? Ama yine de utanıyordum! Ve bu utancıma engel olamıyordum. Ne kadar denersem deneyeyim bakışlarım dolgun dudaklarına kayıyor, onlara bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. O da bunu fark ettiğinde bana gülümsüyordu ve öpmeye çalışıyordu. Öpsün, bu hoşuma gider. Ama aynı zamanda beni daha çok utandırıyordu.
Boğazımı temizledikten hemen sonra "Kaçmıyorum." diye mırıldandım. Yalan söylemiştim ve o da yalan söylediğimi biliyordu. Sadece kaçtım demek istememiştim. Bunu bildiği için inci gibi dişlerini göstererek gülümserken "O zaman neden beni her gördüğünde etrafına bakıyor, kaçmak için bir yer arıyorsun?" diye sordu. Öyle mi yapıyordum? Bunun daha ben bile farkında değilken, o nasıl fark etmişti? Ben sadece durduğumu zannederken öyle yaptığımın söylenmesi tam anlamıyla rezillikti! Daha nasıl başka bir şekilde rezil edebilirdim ki kendimi? Bunun farkında olmamam ayrı bir rezillikti, ama bunu es geçecektim.
"Öyle yaptığımı bilmiyordum." dediğimde üstüme doğru geldi. Geriye doğru adım attım. Benim her geri adım atmamda o da bana doğru adım atıyordu. Duvara çarptığımda yutkundum ve yana giderek ondan kaçmak istedim. Ama kolunu duvara koymasıyla kafam koluna çarpmıştı. Yutkundum ve yavaşça kafamı kaldırarak mavi gözlerine baktım. Bedenini bana yasladığında bana doğru eğildi ve gözlerini kısarak yüzümün her zerresine baktı. "Güzelim, kaçmıyorum derken bile kaçıyorsun. Kaçmaman için seni hep böyle duvara mı yaslamam gerekiyor?" diye sordu.
Başımı başka yere çevirip, ona bakmamaya çalışırken "Kaçmıyorum." diye direttim. Her zaman ki gibi elini çeneme koydu ve yavaşça başımı kendisine çevirdi, bunu yaparken de gülümsüyordu. Bu olayı sürekli yaşamak zorunda mıydık? Her başımı çevirmemde böyle yaparak kendisine bakmamı sağlıyordu. Hoşuma gidiyordu , bunu bilerek yapmasam bile etkilendiğimi gizleyemezdim. Bazen öyle yapması için bile başka yere baktığım oluyordu. Bence bunu bilmesine gerek yoktu... Çünkü bazen alışkanlık haline getirdiğim için istemsizce oluyordu.
"Emin misin?" Anlamayarak ona baktım. Neye emin miydim? "Efendim?"
Derin nefes aldıktan sonra baş parmağıyla dudağımın üstünü okşadı. Dudağım aralanırken ona şaşkınca bakmaya devam ettim. Parmağı oradan yanağıma gittiğinde yutkunmuştum. "Benimle gerçekten evlenmek istiyor musun?" Sorusu ile gözlerimi kırptım. "Zorunlu bir evlilik olmasını istemiyorum. Sevmediğin birisiyle evlenmeyeceğini biliyorum, fâkât yine de sormak istedim. Benimle evlenmek istiyor musun, güzel Leydim? Benim seni sevdiğim gibi beni seviyor musun?" diye devam etti. Yutkunurken bakışlarımı arkasındaki tabloya kitledim. Verecek cevabım yoktu ve tabloyu inceleyerek o burada yok gibi davranmalıydım!
Gün batımı tablosuydu. Beyaz, karla kaplı dağlar ve batan güneş. Beyaz ve turuncuyu nasıl bu kadar uyumlu yapabilmişti? Ben yapmaya çalışsam her şeyi berbat ederdim. Resim yeteneğim vardı tabii ki! Ama bunu çizen ressamın daha özenli çalışmış olduğu belliydi. Ve benim gibi sadece birkaç yıldır resim çizen birisi olmadığı kesindi. İşinde yetenekliydi, 10 yıldan fazla süredir de resim yaptığına emindim.
"Leydim?"
"Hı?" diyerek ona döndüm. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Yutkundum ve "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Bakışlarını yüzümde gezdirirken bir süre konuşmadı. Ardından geriye doğru giderek, yanağımdaki elini benden uzaklaştırdı. Bu hareketiyle gözlerimi kırptım. Neden aniden kendisini geri çekmişti? Bunu anlamamıştım. Sorusuna cevap vermemiş olmam onu kızdırmış mıydı? Kızdırmaktan çok kırmış gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judia'nın Laneti
FantasyBeni duvara yaslarken kaçmamam için bacağını bacaklarımın arasına koyarak dizini sürttü. Yutkunarak ona baktım. Mavi gözleri avını bulmuş gibi bakarken "Neden ısrarla yapmanı istemediğim şeyleri yapıyorsun, güzel Leydim?" diye sordu. Bunu sorarken d...