İyi okumalar, güzel Leydilerim/Lordlarım.
"Yine gece
Yine hüzünVe yine içimde sen
Ve biliyor musun?İçimde sen olunca
Hüzün de güzel...Judia'nın anlatımıyla
Şu an Lord'u izliyordum. Aşık bir adam sevdiği kadının öldüğünü görünce beklediğimden daha farklı bir tepki vermişti. Ortalığı yakıp yıkmasını bekledim. Ama o sevdiği kadının yanına çöktü ve onu elini tutarak ellerinden öptü. Ve hâlâ öpmeye devam ediyordu. Bir kez daha öpemeyeceğini mi düşünüyordu? İstediği kadar öpebilirdi. Ama bunu bilmiyor muydu ki?
"Ah, Lavinia..." diye acı içinde inledi. Sanki ölen kişi Lavinia değilde, Lord gibiydi. Lavinia'nın ölümü Lord için yıkımdı. Ve o bu yıkıma 2.kez şahit oluyordu. Sevdiği kadının 2 kez öldüğünü görmeye kim dayanabilirdi? "Senin için yaptırdığım bahçeyi görmedin, değil mi? Sen bir gün geleceksin diye yaptırmıştım. Ama sen beni bir kez daha terk etmeyi seçtin. Sorun değil, sorun değil. Seçimlerine saygı duyuyorum Lavinia'm." derken gözlerinden yaşlar akıyordu. Gerçekten ağlıyordu. Ağlamasını beklememiştim. Üstelik ben buradayken ağlamasını hiç ama hiç beklememiştim!
Önce elini ondan ayırdı. Sonra ise yumruklarını sıktı. "Bilmeye ihtiyacım var. Beni neden terk ettiğini bilmeye ihtiyacım var!" dediğinde yutkundum. Karşımdaki sarsılmaz Lord, bir kadın için hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Burada olduğumu bilmesine rağmen önümde ağlıyor muydu gerçekten? Hisleri mi zayıflamıştı?
Elini pantolonunun cebine götürdü ve çakı çıkardı. Anında gözlerim büyürken geriye doğru adım attım. O da mı intihar edecekti? Ama bu durumda Lavinia boşuna ölmüş olacaktı! Onu durdurmam gerekiyordu. Bana izin verir miydi? Bu umrumda değil! Kendisini öldürürse her şey suya düşer. Bu yüzden onu durdurmalıydım.
"Sen yoksan yaşamanın ne anlamı var ki Leydim?" dedi ve çakıyı açıp kalbine götürdü. Kalbine saplamasına izin vermeden "Hayır!" diye bağırdım. Eli donarken başı yavaşça bana döndü. Beni gördüğünde önce gözleri umutla parladı. Ama sonra ise kaşları çatıldı ve "Sen de kimsin? Leydim olamayacak kadar asabi duruyorsun." dedi. Beni tanımamıştı. Tanımasınıda beklemiyordum. Çünkü başka bir bedendeydim. Onu en son 300 yıl önce mi görmüştüm? Daha fazla oldu sanırım.
Ona doğru üç adım attım. "Judia." dediğimde omuz silkti. Böyle tepki vermesini beklemiyordum. Beni yakalamaya çalışmayacak mıydı? Düşman olduğumuzu zannediyordum. Patron ve çalışan düşman olabilir miydi? Evet, olabilirdi. İyi bir çalışan olduğum için beni kovamazdı. Çünkü işine yarıyordum. Aslında bizim ilişkimiz patron çalışandan çok çıkar ilişkisiydi. O beni kurtarmıştı, şimdi ise ben onu kurtarıyordum. Her şey karşılıklıydı. Bu evrende karşılıklı olmayan ne vardı ki? Ben ona yardım ediyordum, o da daha fazla yaşamamı sağlıyordu.
"Beni yakalamaya çalışmayacak mısın?" diye sordum. Başını belli belirsiz salladı. "Hayır. Neden deneyeceğim ki bunu? Leydim gitti. Hiçbir şeyin önemi yok."
Baki için zaman durmuştu. Tek bir anda takılı kalmıştı ve başka hiçbir şey söylemiyordu. Hiç uzatmadan "O seni kurtarmak için öldü." dedim. Başta bu söylediğimi anlamasada sonradan anlayınca elindeki çakı yere düştü ve dehşete uğramış şekilde bana baktı. Gözlerini kısarak "Benim Leydim yapmaz." dedi. Sesi ve elleri titriyordu. Buna inanması güçtü. Çünkü intihar ettiğini henüz kendine yedirememişti. Bunu duymak ise onun için acı verici olmalıydı. Bana söyleselerdi bende inanmazdım, onu anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judia'nın Laneti
FantasyBeni duvara yaslarken kaçmamam için bacağını bacaklarımın arasına koyarak dizini sürttü. Yutkunarak ona baktım. Mavi gözleri avını bulmuş gibi bakarken "Neden ısrarla yapmanı istemediğim şeyleri yapıyorsun, güzel Leydim?" diye sordu. Bunu sorarken d...