Kelebeğim

594 55 21
                                    

İyi okumalar Leydilerim/Lordlarım.

Ben kendimi özledim. Hiç dikilmemiş yaraları olan, artık geçmeyecek izlerini hiç vücudunda bulundurmamış olan beni.

Tehlike... Bir adım önünüzde olabilirdi. Ama siz farkında olmazdınız. Belki daha çok uzağınızda gibi kendisini göstermezdi. Lakin, tehlikeden kaçamazdınız.

Karşımda, bir adım önümdeki adam... Kendinin tehlike olduğunu söylüyordu. Neye göre, kime göre? Ona güvenmemem gerektiğini biliyordum. Fâkât hiçbir zaman tehlike olduğunu düşünmedim. Şimdi de düşünmüyordum. Çünkü başkalarına tehlikeli olması, bana da tehlike arz ettiği anlamına gelmezdi. Başkalarına kötü olan birisi bana karşı iyi olabilirdi -ki, Lord'da öyle birisiydi. Gizemli karakteriyle düşündürse de fazla üstünde durmama gerek olmadığını hissediyordum. Söyleyeceği şeylerin çoğunu çekinmeden söylüyor, yapmayı kafasına koyduğu şeyleri yapıyordu. Sanırım bu huyunu seviyordum. Sahte gösteriş peşinde değildi, ya da öyle şeylere meraklı değildi. Üstündeki kıyafetlere iğrenerek baktığını görmüştüm. Sadece kıyafet, ama o sevmiyor gibiydi.

Birkaç saat içinde hareketlerini gözlemleme fırsatım olmuştu. Konuşmaktan bunaldığı zaman gömleğinin üst düğmesini genişletiyor, ama göz temasını konuşan, karşısındaki kişiden kesmiyordu. Ara ara parmaklarını kıtlattığını da fark etmiştim. Ama çoğunlukla yaptığı için neden dolayı yaptığını anlayamamıştım. Stresli miydi? Sanmıyorum. O bir şeyleri umursayacak değildi.

"Tehlike değilsin." Dedim, kendimden emin bir şekilde. O bu söylediğime başını hafifçe eğip güldü. "Ama beni hatırlamıyorsun, Leydim. Tehlike olup olmadığımı bilemezsin. Güçlerinin farkında değilsin, sana bir şey yapsam kendini koruyamazsın." Dedi. Haklıydı, fâkât bu söylediği şey doğru değildi.

Onu tanımıyordum evet ama, bu onu benim için tehlike ya da kötü yapmazdı. Kendimi koruyamayabilirdim, bu maalesef ki doğruydu. Lakin bunu yapmak zorunda kalacağımı zannetmiyordum. Bana zarar gelmesini istemezdi. En azından işine yarayacaksam zarar gelmesine izin vermezdi, değil mi? "İyi ya da kötü kavramından nefret ediyorum. Aynı şekilde tehlike ya da tehlikesiz kavramından da. Birisi diğerlerine karşı kötü olup, bize iyi olabilir. Bu tehlike kavramı için de geçerli. Yani bu söylediğini haklı bulmuyorum. Başkalarına tehlike olman, bana da tehlike olacağın anlamına gelmez. Hem," dedim ve biraz duraksadıktan sonra devam ettim. "Kimse aşık olduğu kadına kıyamaz Lord'um. Bana aşık olduğunuzu hissedebiliyorum. Siz de her defasında bunu belli ediyorsunuz. Henüz sizi hatırlamıyorum, o yüzden duygularım hakkında bir şey diyemem. Ki zaten tanımadığım birisine karşı bir duygu besleyemem. Beni anlıyorsunuz, değil mi Lordum? Belki anlaşamayacağız, belki ayrılacağım senden. Belki ayrıldıktan sonra başkasıyla olacağım. Kim bilir..."

Dediklerimi gülümsemeyle dinlerken son sözlerime yaklaştığımda kaşlarını çatıldığını fark ettim. Ben ona olabilecek ihtimali söylemiştim. Ama o şimdiden buna sinirlenmişti. "Biz evlenirsek benden başka kimseyle evlenemezsin." dedi. Sesi sert, ve uyarı doluydu. Vücudumdaki tüylerin havaya kalktığını hissettim. Ama korktuğumu göstermeye niyetim yoktu. Bu yüzden omuz silktim ve çenemi dikleştirdim. Onunla biraz oynamanın ne zararı vardı ki? "Neden? Seni sevmiyorsam neden senden ayrılıp, başkasıyla evlenmeyeyim ki? Bunu yapabilirim, buna hakkım var, değil mi? İstemediğim bir evliliğin içinde olamam, bunu sen benden daha iyi biliyorsun. Kuralları yanlış hatırlamıyorsam sen yazmıştın, değil mi? Hatırladığım kadarıyla evlenip boşanmayla ilgili bir yasak yoktu. Bu yüzden bunu yapabilirim, ve bana saygı duymak zorunda kalırsın." dediğimde derin nefes aldı. Elleri tekrar kıtlattığını duyduğumda tek kaşım havaya kalktı. Sinirini atma şekli miydi? Bunu bir türlü anlayamamıştım!

Judia'nın LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin