Ellerimi harekete geçirip bileklerine uzandım ve ellerini yüzümden çektim. Bunu yaparken bir kez olsun gözlerini gözlerimden ayırmamıştı.
Ellerimi çektiğim an gözlerinde ki o parıltı yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Ondan uzaklaşmak adına iki adım geriye gittim ve ellerim ile kollarımı sıvazlayıp başımı yere eydim birkaç saniyede olsa dolan gözlerimin kurumasını bekledim.
"Abim?" duyduğum ses ile başımı yerden kaldırıp tekrar ona baktım. Elini uzattı ve yutkundu.
"Neden benden uzaklaşıyorsun ki? Bak kavuştuk." dedi ve gülümsedi. Konuşurken bile gözlerinden yaşlar akıyordu.
Ben hala konuşmayınca bir adım attı fakat ben geri bir adım atınca durdu.
"Abicim, benim neden böyle yapıyorsun? Yetmedi mi hasretimiz?"
Sertçe yutkunup titreyen ellerimi görmemesi için ellerimi arkama aldım.
"Seni tanımıyorum." dedim kısık çıkan sesim ile.
Kahkaha attı ve gülerek Poyraz'a döndü.
"Buda yeni oyun mu?" dedi ve geri bana döndü.
"Abicim, yeter." başımı olumsuz anlamda sallayıp tekrar gözlerinin içine bakmaya başladım.
"Yalan söylediğini o kadar belli ediyorsun ki. Unutma ki abicim ben seni senden daha iyi tanıyorum." dedi ve kollarını açtı.
"Hadi gel yanıma."
Kendimi tutamayıp üstüne yürüdüm ve göğsünden sertçe ittim.
" SANA SENİ HATIRLAMIYORUM DEDİM BUNU ANLAMAK BU KADAR MI ZOR!?" dedim ve tepkisine bakmak için yüzüne baktım.
İfadesini gizlemiş bir şekilde hareketlerimi seyrediyordu.
" CAVAP VER, CEVAP!" dedim göğsüne bu sefer de yumruklarımı indirmeye başladım. Bunları yaparken bir yandan ağlıyordum. Belimden tutup beni kendine sertçe çekti ve çektiği gibi kollarını vücuduma sarıp beni kendisine hapsetti.
"Kendine zarar verme. Bana istediğini yap ama nolur kendini daha fazla yıpratma." başını boynuma doğru eyince geri gitmek için bir hamlede bulunmadım.
"Kokun bana huzur veriyor." fisıltı şeklinde çıkan sesin karşılık içimin eridiğini hissettim.
Eğer onun için gerçekten bu kadar önemli olsam, uzun zaman önce gelebilirdi.
Bunu düşündükçe artan sinirim ile birlikte ondan hızlıca ayrıldım ve kuruyan yaşlarımı elimin tersi ile hızlıca silip kafamı dikleştirdim.
"Git! Seni istemiyorum!" bu sefer bağarmıyordum aksine oldukça sakin konuşmaya çalışıyordum.
"Neden? Bilmeden seni kıracak bir şey mi yaptım? Ben yapmam ki, ne seni kıracak ne seni üzecek bir şey. Asla yapmam."
Güldüm. Gülerken gözlerim nihayet Poyraz ile buluştu.
"Götürür müsün beni buradan?" sorum karşısında afalladı ve ilk önce Atakan'a ardından bana baktı.
Bu sırada gözlerim istemsizce Atakan'a kaymıştı. Ellerinin yumruk olduğunu görmüştüm.
"Bunca yaşanan şeyden sonra hala onun ile birlikte gitmek istiyorsun öyle mi!?" sesinde nefret vardı, ama bana değil Poyraz'a olduğu belliydi çünkü tam da onun gözlerinin içine bakarak söylemişti.
"Evet!" dedim ama aslında öyle olmadığını adım gibi biliyordum.
"Abi olanları sende oda kaldıramıyorsunuz, biraz dinlen-"
Poyraz'ın lafı yarıda kaldı çünkü Atakan onu oldukça sert bir şekilde itmiş ve düşmesini sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIZ ( GERÇEK AİLEM )
Roman pour AdolescentsDaha 5 yaşındayken ailesinden koparılan Aykız yetim haneye verilir. 1 hafta sonra bir aile Aykız'ı evlatlık alır. Ama Aykız dört abi ve bir ikizinin olduğunu bilmemektedir. Zamanla büyür ve 17 yaşına gelir. gerçek ailesine gelen esrarengiz bir mektu...