13

1.5K 111 42
                                    

SELAMMMM!!! BEN GELDİM...

ÖNEMLİ BİR NOT İLE BAŞLAMAK İSTİYORUM. BİLİYORSUNUZ, YAZMAYA UZUN SÜRE ARA VERDİĞİM İÇİN BİRAZ ZORLUK YAŞIYORUM. BU YÜZDEN SİZDEN RİCAM FİKİR VE ÖNERİLERİNİZİ BANA İLETMENİZ. ASLINDA BAKARSANIZ FİNALE KADAR NE OLACAĞI BELLİ ANCAK BAKTIK OLMUYOR DEĞİŞTİRİRİZ. 

Bu arada yıldıza basmayı unutmayın lütfen! Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

Bizi her zaman, koşulda herkese teşekkür ederim. (ÖPÜCÜK!)

O ZAMAN SÖZLERİMİZİ SÖYLEYİP BAŞLAYALIM!

SAHTE DUYARCILAR VE KÜPEKLER GİREMEZ!

SİZİ SEVİYORUM!

KEYİFLİ OKUMALAR!

Gözlerimi açtığımda tek kişilik yatağımda yatıyordum. Daha ayılamadığım için mutfağa gidip kahve yaptım. Yaptığım kahveyi kupaya koyup elime aldım ve Amerikan tarzı mutfağın tezgahına kalçamı yasladım. Salona baktım, üçlü koltuğun üzerine dağılmış kıyafetler, masanın üzerinde boş pizza ve bira kutuları. Mutfak desen temiz olan son eşyaları ben kullanmıştım. Yeni bir mikrop ürese kesinlikle bizim evden çıkıp, dünyaya açılırdı.

"Erva!" odamda duyduğum sesle sıcaklığını dahil hissedemediğim kahve kupamı tekrar tezgaha bıraktım. "Erva, bir işi de düzgün yap. Sana nasıl katlanıyorum anlamış değilim." Bağırışların olduğu odaya doğru gittim. Gördüğüm yüzle olduğum yerde kaldım. Hayır, hayır! Ben ondan ayrıldım. Ayrılmadım mı? Neler oluyor lanet olsun!

Bana doğru yaklaşmaya başladı. Ela gözlerini kısmış, sinirle koyu kahve saçlarını çekiştirirken, "Cidden sana benden başkası dayanamaz. Daha neyi nereye koyduğunu bile bulamıyorsun. Sen bana sormadan doğru nefes bile alamazsın. Ben senden iyilerini de bulabilirim. Peki ya sen?" sesindeki baskın ve sert tavrı umursamamaya çalıştım. Daha çok sinirlendi Anıl. "Sen sevgililiği ne sanıyorsun? El ele tutuşup parka gitmek mi?" bir iki adım bana yaklaştı ve işaret parmağını bana doğru salladı. "Sen küçük bir çocuk musun? Yoksa kadın mı?"

"Kahve yaptım içer misin?" diye sordum ancak sesim titriyordu. Onun dediklerine karşılık vermek istemiyordum. Kavga etmek istemiyordum.

Kolumdan sert bir şekilde tuttuğunda canım acıdı. Ancak söylesem bile bunu umursamayacağı belliydi. Odadan çıkıp, beni dış kapıya doğru yürüttü. Dış kapıdan çıktığımızda, fakültenin önündeydik. Ne oluyor ya? Az önce ev kapısının önünde değil miydik? "Neler oluyor Anıl? Ev-"

"Derdin ne senin? Dersim var diye beni erken çıkarttın ya evden?"

Çevreme baktığımda, onun dışında kimse yoktu. 3 5 kişi vardı onlarda bana tiksinerek bakıyordu. Daha sonra telefonumdan saate baktım. 06.06... İçimde dersin hemen sonra başlayacağına dair bir dürtü vardı ve bende o dürtüye ayak uydurdum. İstanbul'daydım. Belki de hiç gitmedim gece gördüğüm rüyaydı ve ben onu gerçek sanmıştım. Olamaz mı? Olmasın! Kafam çok karışmıştı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Ancak derse geç kalmamam lazımdı.

"Ben derse geç kaldım. Gidiyorum!"

İlerlerken arkamdan "Anlayabileceğin konulardır belki de." Dedi. Tiksinerek bakan gözler, artık alay eder gibi gülüyor, bana doğru geliyorlardı. Korkup hızla, fakültenin içine girdiğimde kendimi ormanlık bir alanda buldum.

Korkuyla etrafa bakındım. Ancak etrafta hiçbir şey yoktu. Sadece göğe değecekmiş gibi duran ağaçlar ve daha aydınlığa kavuşmamış bir gökyüzü vardı. "Anıl!" diye bağırdım. Az önce arkamdaydı. Daha fakülteden içeri girmeden oradaydı. Sesimi duyar yardım eder diye düşündüm. "Anıl yardım et!" yalvarır gibi çıkıyordu sesim çok korkuyordum ama kimse sesimi duymuyordu. "Lanet olsun!" diye çığlık attığımda.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin