6

9.6K 893 869
                                    

Selam! 

Bizi her zaman, her koşulda destekleyen herkese teşekkür ederim. (ÖPÜCÜK!)

Bu arada @Ssibellasibell yeni bir hikayeye başladı. Tanıtımı okumadıysanız hemenn okuyun bence çok güzel!! (Hikayenin adı: SEVİ)

SAHTE DUYARCILAR VE KUPEKLER GİREMEZ!

KEYİFLİ OKUMALAR!

***

Dersten çıkmış kampüsün bahçesinde oturuyorduk. Pelin, beni dersin hocası sandığından yine işlenen konuları sorup beni ve Gamze'yi bunalıma sokuyordu. "Okunuşu bile zor nasıl anlamamı beklersin?" diye sordu. Sıkıntılı bir nefes verdim. Ellerimi saçlarımın arasına geçirip çekiştirdim. "Bak Peli son kez anlatıyorum." Dedim ve ona döndüm. "Mockumentary! Yani sahte belgesel; kişilerin kamera olduğunu bilerek çektikleri dizi ve filmler. Bir dizi izlerken dizinin karakteri kameraya dönüp seninle konuşuyorsa veya kameraya bakıyorsa bu sahte belgeseldir. Durum komedisi gibi düşün." Dedim tane tane anlatmak ister gibi. Sinema-Tv Kültürü dersini zaten bende çok dinleyememiştim. Ama sanki en iyi ben bilirmişim gibi her ders çıkışı bana ders hakkında sorular sorması beni bunaltıyordu. Gamze'ye çevirdim bakışlarımı. Bize resmen uzaylı görmüş köylü gibi bakıyordu. Tekrar beni asla anlamayacak olan arkadaşıma baktım. Sanki trigonometri sorusunu inceler gibi bana bakıyordu.

Günüm çok güzel başlamış sonrasında boka sarmıştı bu yüzden bugün biraz sinirliydim ve üzerime bu kadar gelinmesi beni kaos yaratmaya zorluyordu.

"Yine anlamadım!" dedi Pelin başını öne eğerek ince bir sesle. Kızamadım da aşırı sevimli duruyordu.

"Bebeğim bende çok dinlemedim. Anladığımı anlattım vallahi. Eve gidince netten bak olur mu?" diye geçiştirmeye çalıştım. Çünkü bende ancak bu kadar anlayabilmiştim ve bende netten bakacaktım.

Dinleyememiştim dersi ve bunun tek suçlusu Başak ablaydı. Hayır, aslında bendim. Onlarda kalma fikri benden çıkmadı ki ya? Çokta mutlu uyandım şimdi yalana gerek yok. Evet, mutlu uyanmıştım. Ama sen sus iç sesim yoksa seni boğacağım. Kendimi suçlamam gereken yerde, suçu başkasına atmak benim ahmaklığım.

Kafam daha çok karışmıştı. Keşke, Başak abla "Sen, Baran'ın odasında kal." Dediğinde hayır deseydim. Ama demedim kaldım. Kokusunun sindiği odada kaldım. Onu özle... Bir cümleyi tamamlayamadım ya! Tamam be, özlemişim onu işte. Ama bu bana yakışmazdı. Devamlı onu düşünmek bana yakışmazdı. Bir şeyler hissediyorum biliyorum fakat bunu dışarıya yansıtmamalıyım ve çok geç olmadan bu duyguların önüne geçmeliydim. Atladığım yer ise insanların duygularına asla söz geçiremediği olmalı. Geçirebilirdim. Geçireceğim.

Dün gece, Gamze'nin tarifiyle yaptığımız maske alerji yapmıştı. Çünkü cildim kendini Düşes sanıyor. Ama ona rağmen yattığımda aldığım kokusu huzur bulmama neden olmuştu. Bazen duygularını kendine bile söylemekten utanırsın ya tam da o dönemdeydim. Bunları söylerken utanıyor fakat hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Belki de Anıl'dan sonra düştüğüm boşlukta bana ilk iyi davranan kişiye tutunmuştum. Kendimi iyi hissedince geçecek bir şeydi belki. Saçmaladım şuan sadece onun yanındayken iyi hissetmem bunun kanıtıydı zaten. Her ihtimali düşünüyorum iç ses sen kes sesini. Düşünce girdabından Pınar'ın sesiyle çıktım.

"Şu tekil oyunda iki kişi oynayacakmış. Metni de verilmiş bu sabah ben aldım senin içinde." Dedi. Of daha o vardı ve ben bunalmıştım. Elindeki kağıdı bana uzatırken devam etti. "Çoğul oyuna daha birkaç hafta var ama bu yazılı metin olduğu için iki gün sonra." Sesindeki yılmışlık tınısı benim gözlerimdeki bıkkınlığın yanından bile geçemezdi. Hem, Anıl'a göre zaten başarılı değildim ve boşuna okuyordum. Ama bu çabalamayacağım anlamına gelmezdi. Tabi, çabalamaktan yorulmuş olmasaydım.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin