2

11.8K 1K 987
                                    

Selam! 

Baran'ın kaşına alkollü pamuğu sertçe bastırdım. Ufak bir inilti çıktı ağzından. Hemen ardından "Kızım yavaş olsana!" diye kükrediğinde sessiz kalıp tekrar bastırdım. Herkes salondaydı ve ben pansuman yapıyordum. Neden ben?

Kafasını geriye doğru çekti hızla daha sonra ateş saçan gözlerle uyarıda bulundu. Samimiyetsiz bir tebessümü dudaklarıma yerleştirdim. "Abla içim yandı. Su!" dedi bakışlarını benden çekmeden. Başak abla ayaklanmıştı ki "Ben getirim abla sen otur." Deyip mutfağa yöneldim. Telefonumu mutfak masasından alıp açtım. Suyu bardağa koyarken, kapıdaki hareketlilikle göz ucuyla kapıya baktım. Baran gelmiş kapıda dikiliyordu. Hayır, madem ayağın kırılmamış niye bizden istedin suyu kendin alsaydın ya!

Telefonuma ardı ardına gelen bildirim sesine gözlerimi devirmekle yetindim. Baran'a suyu verip mutfaktan çıkacaktım ki kolumu tutup, "Ne bu suratının hali, gece benle mi yattın?" dedi.

"Bekle deyip adamları dövmeye gittin. Ne gerek vardı?" Dedim sakin çıkan sesimle. Gerçekten sinirlenmiştim. Ben korunması gereken porselen bebek değilim. Bunu az çok biliyordu ve bile bile erkeklerin salak vahşi içgüdülerini kullanıyordu.

"Senin yüzünden değildi." Dediğinde bana bakmıyordu bakışları yerdeydi. Hala kolumu tutuyordu ve sertçe çektim, kolumu mengene gibi saran ellerinin arasından. "Salağa mı benziyorum oradan. Çocuk mu kandırıyorsun." Dedim sinirle. Hem gidip iki geri zekalı yüzünden mahalleyi birbirine katacak, hem de yalan mı söyleyecek. "Kahvede taşkınlık çıkarttılar." derken dinlemeden salona girdim. Baran ise gelmemiş hala orada duruyordu. Bu hareketim onu sinirlendirmişti fakat bunu bana yansıtmamakta başarılı olmuştu.

Annemler hala olayı konuşuyordu. Yanlarına gittiğimde "Neden kavga etmişler?" diye sordu Melike teyze. Dudaklarımı büzdüm, "Bilmiyorum ki Melike teyze. Kahvede taşkınlık mı ne çıkartmışlar. Baran'ın burnu büyüktür. Sokmuş işte yine bir belaya. Takma kafana sen." Dedim sırtını sıvazlarken. Başak abla ayaklandı ve koltukta uyuya kalan Berrak'ı kucağına aldı.

"Anne ben eve geçiyorum."

Melike teyze kafasını onaylar şekilde salladı. "Git kızım sen. Berrak uyudu zaten."

Kapının çarpma sesiyle sıçradım. Baran gitmiş olmalıydı. Her sinirlendiğinde böyle gitse, kavgalara gerek olmazdı. Ama gider mi hiç? Beyimiz polis değil kabadayı maşallah. Devamlı racon kessin anca. Herkes sessizliğe büründü kapının sesiyle. Daha sonra babam hiçbir şey olmamışçasına rahat bir tavırla TV'yi izlemeye devam ederken, annemler de konuşmalarına geri dönmüştü.

Başak abla kapıya yönelirken "İyi geceler!" diye sessizce seslendi hepimize. Melike teyze ise "Erva, birer kahve yap, balkonda içelim." Dediğinde onun gitmeyeceğini anlayıp Başak ablayı uğurlamak için yanına gittim. Ayakkabılarını giymesi için Berrak'ı bana verdi. "Taşkınlık için kavga etmez bizim ki. Başka bir şey vardır işin içinde." Demesiyle benim yüzümden adamları dövdüğüne daha çok emin olmuştum. Baran'a sormak için kalktığını anlamamak içinse salak olmak gerekirdi.

"Neyse güzelim. Yarın konuşuruz bunları. İyi geceler." Kucağımda duran dünyalar tatlısı mikimi aldı. Yüzümdeki tebessümle "İyi geceler abla. Yarın gelirsin bir kahve içeriz." Dedim. Kafa sallayıp evden çıktı. Mutfağa geçip cezve ve fincanları çıkarttım. İçine kahveyi koyarken düşüncelerimin bir türlü susmaması sebebiyle başım şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Telefonu sessize alıp, arka cebime attım. Cezveden burnuma gelen yoğun kahve korkusunu içime çektim. Kahveler olduktan sonra fincanların yanına birer lokum koydum ve balkona götürdüm.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin