18

1.1K 83 81
                                    

Selamm! Nasılsınız?

Yıldıza basmayı unutmayın lütfen! Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

DİKKAT BU BÖLÜMDE GENEL OKUYUCU KİTLESİNİN TASVİP ETMEYECEĞİ OLAYLAR BULUNMAKTADIR.

O halde milli sözlerimizi söyleyip başlayalım!

SAHTE DUYARCILAR VE KÜPEKLER GİREMEZ!

SİZİ SEVİYORUM!

KEYİFLİ OKUMALAR!

-

-

Kader, tam mutlu olduğumuz anda bir çelme takıp kendini hatırlatıyordu. Nefes aldığınız her an unuttuğunuz yazgınız ben buradayım diyerek kendini göstermeyi başarıyor ve mutluluğunuzu elinizden alıyordu. Herkes bir yerden yiyordu yazgının çelmesini.

Kimisi ailesiyle sınanıyor,

Kimisi canıyla,

Kimisi sevdikleriyle...

Kader sizi sınayacak bir şeyi muhakkak buluyor ve karşınıza çıkarıyordu. Ankara'ya gelirken tek amacım huzuru bulabilmekti. Ancak huzurumu her geçen gün daha çok elimden almışlar ve beni kocaman bir karanlığın içine hapsetmişlerdi. Oysa, sevdiğim adamla daha bu sabah gülerek kahvaltı yapmış, içimdeki huzuru, aşkı ve mutluluğu sonuna kadar yaşamıştım.

Sonuna kadar diyorum.

Çünkü sonum gelmiş, beni o evden çıkartıp, ölümün kollarına sarılacağım yere getirmişti.

Benim sonum aylardır yanımda olan biriydi.

Soğuktan vücudum uyuşmuş, korkudan titrerken tek hissettiğim şey acıydı. Karnıma yediğim darbelerden iç kanama bile geçiriyor olabileceğimi düşünüyordum. Tenime değen soğuk zincir kaçmama izin vermiyordu. Küf kokusuna karışmış kan kokusu midemi bulandırıyor, her nefes alışımda ciğerlerime dolan koku bana nerede olduğumu bir kez daha hatırlatıyordu. Üzerimdeki boğazlı beyaz triko elbise kan, çamur ve pisliğe bulanmış, ev terliklerimin biri ayağımdaydı diğerinin nerede olduğunu bile bilmiyordum. İçimdeki anlamsız acı bedenimden daha çok yakıyordu canımı.

Bedenimden çok ruhum kanıyordu.

Bodrum katının duvarındaki küçük pencereden gözüken hilal kemikli yüzünü aydınlatıyor, ona daha ürkünç bir görünüm veriyordu. Öğlenden beri buradaydım ve saat kaç, neredeyim bilmiyordum. Derin bir nefes almaya çalıştım kasıklarımdaki sızıyı dindirmek için. Sandalyeden kalkıp, üzerime doğru yürüdüğünde ayağımdaki zincirin müsaade ettiği kadar geriye gittim.

"Yapma lütfen! Ben kimseye bir şey yapmadım!"

Bağırışlarım onu daha da sinirlendiriyordu. Hep aynı şeyleri söylüyordum. "Biz arkadaşız."," Ben bir şey yapmadım.", "Neden bunu yapıyorsun."

"Ben de size yapmadım hiçbir şey ama siz dinlemediniz," diye bağırırken karnıma indirdiği tekmeyle iki büklüm oldum. Tek eliyle yüzümü avuçlayıp sıktı ve nefretini kusmaya devam etti. "Hepiniz yaparsınız! Çocukmuş, küçükmüş sizin umurunuz da olmaz!" sertçe yüzümü kenara ittirdi. Sesindeki saf nefret ondan daha çok korkmama neden oluyordu. "Yaşarken öldürdünüz lan beni! Bir kişi de çıkıp o durdurmadı. Oturup izledi!"

Söylediklerini bir mantığa oturtturmayı bırakalı çok olmamıştı. Mantıksız cümleler kuruyor ve her cümlesinde daha çok sinirlenip vuruyordu. Bağırmak, direnmek, yalvarmak, hiçbiri işe yaramamıştı ve tek yolumun huyuna gitmek olduğuna karar verdim. Her yolu denemeye çalışıyordum ama hiçbiri sonuç vermiyor, tenimde yeni yaralar açıyordu. Doğrulmaya çalıştım ancak karnımdaki acı buna engel olduğunda inleyerek tekrar yere yattım. Ellerimi karnımın üzerine koyup, bastırdım. Belki biraz acısı geçer diye ama geçmedi.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin