5

10.1K 922 867
                                    

BU BÖLÜM BİZİ SEVİP, DESTEKLEYEN HERKES İÇİN! 

SİZİ SEVİYORUM! 

Baran'la bir yolculuğa gidiyorduk. Hem de karavanla... Nereye gittiğimizi biz de bilmiyorduk. Karavanla Türkiye'yi dolaşacaktık. Sanırım şuan Akdeniz taraflarındaydık. Çünkü havadaki nem burnumu yakıyordu. Bir yerde mola vermiş ve yaktığımız ateşin üzerinde pişirdiğimiz çayı içerken, nereye gideceğimiz hakkında tartışıyorduk. Durduğumuz konum o kadar iyiydi ki... Tam karşımızda deniz vardı ve meltemle beraber parfümünün kokusu işliyordu ciğerlerime. Oturduğu tabureden kalkıp, bana doğru yaklaşırken yüzündeki muzip gülüşü, Alzheimer olsam unutmayacağıma yemin edebilirdim. Açık kahve gözlerinin içi parlıyordu. "Burada da kalabiliriz bence!" dedi.

"Ama ben gezmek istiyorum!" deyip omuz silktim. "Kalalım, kalalım..." derken yüzünü bana yaklaştırmıştı. Bakışları, dudaklarım ve gözlerim arasında mekik okurken, daha da çok yaklaştı. Kulağıma gelen rahatsız edici sesle Baran'ın görüntüsü bulanıklaştı. Git gide silinirken görüntü, etraf karardı.

Gözümü yeni ve uykusuz bir güne alarmın iğrenç sesiyle açmıştım. Telefonumu yatağın içinde bulamadığım için söylenerek doğruldum. Tek gözüm kapalı etrafa bakıyordum. Gördüğüm rüya o kadar... Duraksadım. Tamamlayacak bir kelime bulamadım. Kendime bunu yakıştıramadım. Bu yanlış bir düşünceydi fakat uyanmak istememiştim. Ama Allah'ın belası alarm buna izin vermemişti. Telefonu yastığımın altından çıkartıp alarmı kapattım. Banyoya gidip işlerimi hallettikten sonra hazırlanmak için ilk önce makyaj yapmaya karar verdim.

Elime aldığım nemlendiriciyi yüzüme yedirirken. Gece olanlar geldi aklıma. Şiiri bittikten sonra bakışlarını üzerimden çekmişti. Ancak ben çekememiştim. Ne kadar inkar etmek istesem de kendimi onun yanında iyi hissediyordum. Bu yanlıştı ve ben böyle bir kız değildim. Canan'ın beni aradığı an düştü aklıma.

"Benim senden başka arkadaşım yok Erva! Sen benim dostumsun. O bana bakmadıkça canım çok acıyor. Sen yaparsın Erva! Görsün beni. Bilsin istiyorum. Ona bakarken kalbimin nasıl attığını bilsin. Belki o zaman o da sever? İnanır bana bu sefer"

Canan bunları söylerken, ben onun arkasında, sırtına bakıyordum. Bakarken içim akıyordu ama Canan'ın söyleriyle içimdeki vicdan azabı midemin kasılmasına neden oluyordu. O benim arkadaşımdı ve onun sevdiği bir adama ilgi duymam yanlıştı. Hem duysam bile bir karşılık alamazdım. Tamam, iyi davranıyordu ama bunun nedeni sadece kırıldığımı düşünmesiydi. Ben kırılmamıştım ki! Ben darmadağın olmuştum İstanbul'da. Ben ruhumu kaybetmiştim. Bana yapılanı, arkadaşıma yapacak kadar vicdansız değildim. Olmamalıydım...

İster istemez gözlerim dolmuştu Baran'ın yanına gittiğimde. Canan'dan bahsetmiştim. Nasıl güzel, iyi kalpli bir kız olduğundan. Entekke böreğini çok güzel yaptığını söylemiştim. Baran çok severdi. Hatta tok olmasına rağmen sekizden fazla yediği zamanları görmüştüm. Ancak "Bana ne Canan'dan? İyi yapıyorsa sana da öğretsin. Senin elinden yeriz. Hem yemek yapmayı öğrenirsin fena mı?" diye laf sokup, Canan konusunu kapatmıştı. Canan hakkında konuşmaktan rahatsızlık duyuyordu. Bunu bana net bir şekilde söylememişti ancak tavırlarından ve sözlerinden bunu çıkartıyordum.

Aslında ısrar ederdim... ederdim ama vicdan azabı sancısından daha farklı bir acı vardı içimde. Bir yanım duymak bile istemiyordu onların isimlerini yanyana. Bu yanım öyle duyulmayacak kadar ufak değildi üstelik. Neden, bu kadar keşmekeşin içine girdim bilmiyorum. Canan, onu seviyordu. Ben onu sevemezdim. Bu kadar basit bir şeyi anlamakta neden zorlanıp devamlı tekrarlamak zorunda kalıyordum ki içimde? Eskiden olsaydı etkilenir miydim bu kadar ondan diye düşünmüştüm. Çünkü verdiği ilgiden mi hoşlandım yoksa ondan mı ilk önce bunu çözmem ve yok etmem gerekiyordu.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin