11

4.4K 511 380
                                    

Selam aşkolar ben geldim. Ben bi halt yedim ve bölüm sildim yanlışlıkla. Kopukluklar var bende farkındayım ama bölümü 3 SENE önce yazdım. Hatırlamıyom.
Bölümü sildiğimi anlamamı sağlayan nurreadss  teşekkür ederim salaklığımı fark etmemi sağladığın için öpücük

(Baran'ın türkü multide!)

(BAZI SAHNELER HÜM'ÜN DESTEĞİ İLE YAZILMIŞTIR!)

"E bölümler geçiyor."

"Hikayeyi unuttuk!"

"Sende yılda bi bölüm atıyon!"

"Böyle kırk yılın başında bölüm atacaksan yazma!"

diyen ekibe "E napıyım robot muyum knk ben?" diyorum.

Bu arada yıldıza basmayı unutmayın lütfen! Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

Bizi her zaman, koşulda herkese teşekkür ederim. (ÖPÜCÜK! / MİRAY HARİÇ ASDFGHJKL ÖRSELENMİŞ HİSSETME SEN İSTEDİN ...)

SAHTE DUYARCILAR VE KÜPEKLER GİREMEZ!

SİZİ SEVİYORUM!

KEYİFLİ OKUMALAR!

İçimdeki minik kuşlarla birlikte güne gözlerimi açtım. İçimde; anlamsız sevinç, yersiz özgüven ve umut tohumlarından yeşeren ağaçlar mevcuttu.
Ben dün Baran'ı öpmüştüm...
Ben dün bir önceki hayatıma nokta koymuştum.
Dakikalarca dudağı benim dudaklarıma mühürlenmişti. Ayrılmak o kadar zor geldi ki... Sanki onun dudakları paraşütümdü ve ben onu öperek yüksek bir yerden atlamıştım ve ayrılırsak yere çakılacakmış gibi hissediyordum. Ta ki bana bakışlarını görene kadar. Ayaklarım hala yere basmıyordu. O bakışlar hava da süzülmeme neden oluyordu ya da şuan beni yüz hizasına getirmek için belimden tutup havaya kaldırdığı içinde olabilir net emin değilim.
"Sarhoş değilsindir inşallah!" Demişti nefes nefese göğüslerimiz birbirine çarparken. Anlamadığımı söylemiştim ve o utanç dolu geceyi söylemişti. Onu nasıl taciz ettiğimi ve onun bundan ne denli keyif aldığını...
Canan'la ne konuştuğunu da sormuştum o gece. Sahneden ayaklarımı sarkıtmış onu dinliyordum. Gülmüştü. Bu gülüşün bana cennetten gelen bir sinyal olup olmadığını sorgulamama neden olacak kadar güzel bir gülüş. O gece ilk defa birine beni sevdiğini söylemiş. Canan'a ben onunla olmasam bile, olmayacağını. Canan ise gülerek benim de ona boş olmadığımı söylemiş. Bu durum Baran'ı sinirlendirmiş. Çünkü sevmeme rağmen kendim hariç herkesi düşünmem zoruna gitmiş.
Sevdiğim biri tarafından sevilmek ve önemsenmek imkansızdı. Ancak ben Baran'a güveniyordum. Beni yeniden gülümseteceğine inanıyordum. Kırılan kalbimizi birlikte onaracaktık. Sevgimizle...
Polyannalık mi yapıyorum bilmiyorum. Yeniden birine güvenmek ne kadar doğruydu? Ama böyle de nereye kadar devam edecek? Arada ona olan aşkımın hatırı vardı. Yani ona koşulsuz bir güven duyuyordum. Sevgiye ihtiyacım varsa o beni en güzel sevgiye kavuştururdu değil mi?
Odamın kapısının tıklanmasıyla birlikte yataktan doğruldum. Erdem kapıyı açıp kafasını içeri soktu. "Yosun uyandırdım mı?"
Hayır, anlamında kafamı salladım. "Retinalarım yanacak günüme güneş olmaya mı geldin be kadın!" Derken elleriyle gözlerini kapatıyordu.
"Erdem ne isteyeceksin yine?"
"Aşk olsun yosun ya. Ben senden ne zaman bir şey istedim?"
Yalakalık nedir? Nasıl ve ne zaman, ne şartlardayken kullanılır? Gibi soruların cevaplarını alabileceğiniz nadir insanlardan olan kardeşim şimdi bana ne zaman istedim diye soruyor....
Gözlerini yavru kediler gibi büyütüp boncuk boncuk baktı. Kaşlarımı kaldırdım ve kafamı "ne var?" dercesine salladım. "Dünya güzelim, bal içim, can özüm, bir tanecik ablam. Sana daha önce ne kadar güzel olduğundan bahsetmiş miydim?" Diye sordu. İstemesem de güldüm. Çünkü bugün mutluydum ve bu mutluluğumu bozacak biri yoktu. "Söyle ablam söyle!"
"Başak abla sigara içtiğimi babama söyleyecekmiş. Konuşsan onla olur mu? Devamlı da tehdit ediyor geldiklerinde söyleyeceğim diye işlerini yaptırıyor. Vallahi yıldım ya!" Dedi bıkkınlıkla.
Kahkahamı tutamadım. Kurt, kuzu mu olmuştu? Şaka gibi...
"Babamın bir espirisinin ürünü müsün acaba Erdem?" Diye sordum hala gülmeye devam ederken.
"Neden ki?" Dedi saf saf. Daha büyük bir kahkaha attım. " Şaka gibi bir çocuksun yemin ederim ya!" Dedim kahkahalarımın arasında.
"Sus ya sen espri yapma. Yapamıyorsun işte neden zorluyorsun?" Diye sordu tiksinir gibi bakarak. Elimi omzuna koyup, " Bir Erdem'i daha dünya kaldırmaz kardeşim. Yapmam merak etme!" Dedim ciddileşmeye çalışarak. Kusma taklidi yaparak odadan attı kendini.
Yüzümde aptal bir tebessüm hâkimdi. Banyoya gidip işlerimi hallettikten sonra odaya döndüm ve Ankara'ya uygun olduğunu düşündüğüm bir kombin yaptım. Siyah dar pantolon, göğüs dekolteli kırmızı salaş bir kazak. Aynanın karşısına geçtiğimde, bir günde nasıl bu kadar değişebildiğimi çözmeye çalıştım. Gözlerimin altındaki morluklar azalmış, donuk bakışlarımın yerini, çakmak çakmak ışık saçan gözlerim almıştı. Enerjim on km koşsam bile tükenmeyecekmiş gibiydi. Normalde sabah 9'dan önce kalkınca adım atmaya hali olmayan Erva'ya bak sen. 8de kalktı tavşan gibi sekiyor...
Kirpiklerimi belirginleştirecek şekilde maskara uyguladım. Yanaklarım al al gözüktüğü için hiç allık sürmeye gerek duymadım. Bronzer ve yanakları ışıl ışıl yapan adının ne olduğunu bilmediğim hatta benim olmaya üründen sürdüm göz kapaklarıma. Highlighter o salak. Aman her boku bil ve boz beni. Unutmuşum adını işte. Unutsam nasıl söyleyeyim?
İç ses kapatma butonu çıkartamayan teknolojiye gelişmiş demem.
Dudaklarıma parlatıcı sürdükten sonra aynadan uzaklaştım ve kendime baktım. Saçlarıma hafif dalga mı versem hacimli durur? Yok ya gerek yok düz güzel. Ama hep düz kullanıyorum.
Hemen çekmeceden çıkarttığım kalın maşayı prize taktım. Isınmasını beklerken bir kat daha maskara sürdüm.
Saçlarımı yaptıktan sonra bir daha baktım kendime. Beğenir miydi beni böyle acaba? Beğenir. İnşallah beğenir...
Deri ceketi ve siyah çantamı yanıma alarak aşağı indim. "Erdem!" Diye seslendim salona girerken. Ses gelmeyince mutfağa yöneldim. Şaşkınlıkla kahvaltı masasına baktım. Erdem kahvaltı hazırlamıştı. İmkansız bir gün yaşıyordum resmen...
Başak abla ne yaptıysa artık çocuk resmen son şansı olduğuma inanıyordu. Kıyamam...
Yo çok güzel kıyarım. Bunun ekmeğini yerim ben birkaç gün.
Oturdum bir tane salatalık attım sırıtarak ağzıma. "Hayırdır sen ya?" Diye sordum. Öksürüp, ıslak köpek bakışlarını attı bana doğru. " Ablacım biliyorsun internet sektörüne girip video çekeceğim. Bunun için size ihtiyacım var. Dün Başak ablayla sohbet ettik ve pasta yapmayı teklif etti. Bana da makul geldi. " kısa bir es verip devam etti. " Baran abi ve ben pasta yapacağız. Sen ve Başak ablada jüri olacak."
"Bundan benim niye haberim yok? Daha önemlisi Baran'ın haberi var mı?" Diye sordum. Çünkü buna asla evet demezdi biliyorum. Çok tanıyorum ya. Yani az çok tanıyorum demez bence. Düne kadar sadece selamlaştığım adamı mı? Ama Başak abla devamlı anlatıyor ya hani oradan.
"Yok ama sen onu halledersin diye düşünmüştüm."
"E ben her şeyi halledeceksem eğer kendim açayım kanalı?" Diye sordum. Bence mantıklıydı...
"Yosun saçmalama ya. Kardeşine yardım ediyorsun işte. Ne olur ikna etsen. Hem sen ne desen yapıyor." Dedi pis pis sırıtarak. Kaşlarımı çatıp, "Derken?" diye sordum.
Çay demlememişti. Sıcak suyun içine sallama çay attı ve önüme bıraktı. "Dün akşam seni bıraktığında hani. Bir türlü ayrılamadınız da. Camdan gördüm bir saat sarıldınız." Dedi.
Basılmış gibi hissettim bir an ve kalp atışlarım hızlandı. "Abartma!" Dedim utanarak. Utandığım için sesim içime kaçmıştı. Ama gerçekten abartıyordu yani. Biraz vedalaşma uzun sürdü ama o kadar değildi yani. "Sevgili falan mısınız siz?" Diye sordu lang diye.
Biz neydik bilmiyorum. Ancak ben onu o ise beni seviyordu. Ortada olan tek şey sevgimizdi. Bildiğim tek şey buydu...
Omuz silktim. Bilmiyorum der gibi dudaklarımı büzdüm. "Biz şimdi neyiz?" Diye sorsam çok klişe olacaktı. O yüzden onun bir şey söylemesini bekleyecektim. İki güne sorarım ben dayanamam. Hayır, bekleyeceğim. Yo, soracağım...
İç sesimle bu konuda da tartışmamak için sessiz kaldım ve onu duymamaya karar verdim bugün.
"Bu pastaya nasıl ikna edeceğiz Baran'ı?" Diye sordum merakla. Çünkü, Baran'ın mutfaktan anlamadığına net bir şekilde şahit olmuştuk. Zavallı patatesler...

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin