20

1.2K 84 26
                                    

Selamm! Nasılsınız?

Yıldıza basmayı unutmayın lütfen! Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

O halde milli sözlerimizi söyleyip başlayalım!

SAHTE DUYARCILAR VE KÜPEKLER GİREMEZ!

SİZİ SEVİYORUM!

KEYİFLİ OKUMALAR!

-

-

25 Ocak 2021

Mert'in gözlerinde gördüğüm acımasızlık ve zevk beni korkutuyordu. Bana her vurduğunda biraz daha gülümsemesi genişliyor sanki bu küflü bodrum katına beni öldürmek için değil de oyuncağıyla oynamak için getirmiş gibi davranıyordu.

Mektuplarda bu yüzden değil miydi zaten?

Oyuncağıyla oynamayı seven küçük bir çocuktan başkası değildi. Alnından akan terleri elinin tersiyle sildi. "Seni ellerimle öldüreceğimi söylemiştim!"

Ben elinden kurtulmuştum ama beni yeniden mi bulmuştu?

Hayır, hayır!

"Baran gelecek!" diye bağırdım çünkü zihnimde bulabildiğim kelimelerle mantıklı bir cümle kuramıyordum. Bende bildiğim, beni koruyabilecek güçte olan tek kişinin ismini söyledim. Belki, yine gelir, kurtarırdı beni. Ben en son annemle tartışıp, uyumamış mıydım? Yine nasıl açtım gözlerimi bu kan kokan bodrumda?

Kahkahalarla güldü söylediklerime. O kadar eğleniyordu ki şu an tek bir sorunu yokmuş gibi. "O getirdi seni bana, unuttun mu?"

Başımı iki yana hızla salladım. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ancak başarılı olamadım. O sırada Gamze'nin sesini duydum. "Sevgilim, işin bitmedi mi daha?" sesindeki bariz merak beni şaşkınlığa sürükledi. Ölmeyi hak ettiğimi düşünüyordu ancak burada olduğunu görmemiştim bile. Başımı kaldırıp baktığımda elini tuttuğu bir iki yaşlarında küçük bir erkek çocuğu vardı. Hemen arkasında aynı yaşlarda bir erkek çocuğu daha vardı ancak Gamze'nin elini tutan çocuğun yüzünde gülücükler varken, arkadaki çocuk bana bakarak sessizce ağlıyordu. Koyu yeşil gözlerinden durmadan yaşlar akıyor, minik kollarını kendine sarmalamış, ağlamaktan kızaran yüzü ve burnuyla o kadar sevimliydi ki dayak yerken ağlamayan ben, onun güzelliğine bakarken ağlamaya başlamıştım. Yüzü birini anımsatıyordu sanki o yeşil gözlerin sahibini tanıyordum. Titreyen çenesinde birleşen gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.

Bana doğru bir adım atarken, neden tanıdık geldiğini söylediği tek kelimeyle anlamıştım. "Anne!"

Nefesim bu iki hece kelimeyle kesilmişti. Ölmemiş, benim bebeğim ölmemiş ve bana o kadar benziyordu ki tanıdık gelen yeşil gözleri, oval yüzü bana aitti. Dudaklarıyla burnu babasına benziyordu. Onda en hayran olduğum yanları oğlumuz taşıyordu ve minik ayaklarıyla bana doğru sarsak adımlarla geliyordu. Ona doğru kolumu uzattığımda Gamze yanındaki çocuğun elini bırakıp, oğluma vurdu. Onu durdurmak için yerimden kalkmaya çalıştım ama sanki yerdeki betona yapıştırılmışım gibi milim kımıldayamıyordum.

"Yardım et anne!" ağlayarak bana sesleniyordu ama ben yerimden bile doğrulamıyordum. Mert oğlumun yanına giderken bacağını tuttum. "Ne olur yapmayın!" kendim için yalvaracak değildim ama o yaşasın diye şu hayatta yalvarmayacağım bir Allah'ın kulu yoktu.

Yeter ki yaşasın!

Göğsümde hissettiğim şiddetli ağrıyla nefesim kesildi. Kontrolüm tamimiyle kaybolmuş durumdaydı.

Sevda KurşunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin