Merhaba...
Keyifli okumalar dilerim.
***
Gözlerimi aydınlık bir sabaha açtım.
Dün akşam perdelerimi sımsıkı kapatmıştım. Buna rağmen güneş ışınları, inatla içeri süzülebilmişti.
Kapalı perdelerin ardından içeri sızan güneş ışınlarına imreneceğim hiç aklıma gelmezdi. Çünkü uzun zamandır pes etmeyip her şeye rağmen devam ettiğim halde elde edemediğim şeyler vardı.
Ailemin katili gibi...
Başımı sıkıntıyla iki yana salladım. Pencereye diktiğim bakışlarımı ise tavana sabitledim. Bir süre hiçbir anlam barındırmayan bakışlarımla tavanı seyrettim.
Daha sonra derin bir nefes alıp yerimden kalkmaya karar verdim. Banyoya doğru ilerledim.
İşlerimi hallettikten sonra dişlerimi fırçalamak için aynanın karşısına geçtiğimde ise duraksadım. Duraksamama sebep olan şey, beni karşılayan manzaraydı.
Aynada kendime baktığımda mutsuzluğu gözlerinden okunan bir kadın gördüm. Bu görüntü...Bu hissizlik...
Aynadaki görüntüm bir tablo olsaydı eğer, ona "Enkaz" ismini verirdim.
O eski ışıltısından yoksun gözlerim... Parlaklığını kaybetmiş saçlarım... Bir harabeyi andıran yüzüm...
Yürüyen bir enkazdan farksızdım. Sahi ne olmuştu bana böyle?
Yıllarım çalınmıştı benden. Yaşama hevesim, gözlerimdeki ışıltı... Hepsi beni bir an'da terk etmişti. Ben, bir an'da takılı kalmıştım. Bu nedenle uzun zamandır an'ı yaşayamıyordum.
Sıkıntılı bir nefes verip dişlerimi fırçalamaya koyuldum. İşim bittikten sonra odamı toparladım. Üzerimi değiştirip okul için hazırlandım ve yola çıktım. Yolda yürürken her zamanki gibi düşüncelere daldım.
Bilirsiniz; her doğan gün, yeni bir şans demektir ve bazı günler en dibi görsek de diğer bir gün başladığında, bizim de yeniden başlamayı bilmemiz gerekir. Yeniden hayata başlamak, her ne olursa olsun bir şekilde hayata devam etmek... Yaşamak dediğimiz şey, bunlardan ibaret değil midir zaten?
Aklımda bu düşünceler, kulağımda en sevdiğim şarkılardan birinin eşliğinde Türkçe Öğretmenliği okuduğum okulumun kampüsüne vardım. Dersimin başlamasına yaklaşık yarım saat vardı. Her gün en az bir fincan Mocha içerdim. Bu nedenle kantine girdim, Mocha aldım ve oturabileceğim boş bir masayı aradı gözlerim. O sırada sınıf arkadaşlarım gözlerime ilişti. Eş zamanlı olarak onlar da beni fark ettiğinde el sallayarak masalarına çağırdılar. Şu an onlarla iletişime geçmek isteyeceğim en son şeydi fakat başka boş yer olmadığı için onlara doğru ilerledim.
Üç yıldır tanıyordum onları ama okul dışında herhangi bir bağımız yoktu. Kıvırcık kumral saçlarını kulağının arkasına iliştirirken "Selam." dedi Ceyda.
Selam karşılığını verdim, tek boş sandalyeye otururken. Zehra da bana selam verdikten sonra konuşmalarına devam ettiler. Konuştukları şeyleri merak ettiğim söylenemezdi çünkü sohbetlerinin konusu hep aynı olurdu.
Erkekler...
Konuşmalarına dahil olmadığım için sessizce kahvemi yudumladığım esnada Zehra "Kerem'i gördünüz mü bugün?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...