Merhaba..
Yeni bölümle karşınızdayım.
Keyifli okumalar dilerim.
***
Alışık olmadığım, huzurlu bir sabaha açmıştım gözlerimi. Böyle hissetmemin sebebi Kerem'den başkası değildi.
Kalbim avuçlarının içinde, ona iyi bak olur mu Kerem?
Yatağımda uzanmış, tavanı seyrederken kendi kendime bu cümleyi tekrarladım. İlk defa kendimi sonunu düşünmeden birine bırakmıştım.
Aslında hayat tam olarak böyle bir şey değil miydi? Sonu bilinmeyen, ne kadar süreceği bilinmeyen bir yolculuk... Bana kalırsa bu açıdan, ilişkiler de hayattan farksızdı.
Ne olacağı belirsizdi. Ayrılabilirdiniz, ihanete uğrayabilirdiniz; kısacası her şey olabilirdi.
Belki de hem hayat hem de ilişkiler kumardan farksızdı.
Fakat yine de, Kerem ile olunca her şey daha da katlanılabilirmiş gibi geliyordu. Sanki... Bütün dünya karşımdayken Kerem yanımda dursa, biz galip gelirmişiz gibi...
Kafamı iki yana salladım, suratımda benden izinsiz bir tebessüm belirdi. Kerem buradayken yaşadıklarımızı düşündüm. Kerem ile kez daha fazla yakınlaşmaya başlayacaktık, bunu açıkça hissediyordum. Ancak daha bunun heyecanını yaşarken birden telefonu çalmıştı. Annesiyle ilgili bir sorun olduğunu ve hemen gitmesi gerektiğini söylemişti. Eğer gitmeseydi yaşayabileceğimiz şeyleri düşünmek bile beni heyecanlandırmaya yetmişti.
İnsan bazen yaşanması mümkünken yaşayamadığı an'ların da esiri olabilirdi.
Hayal gücüm beni edepsiz hayallere doğru sürüklerken duyduğum tok darbe sesleriyle düşüncelerim bölündü. Rahatsızlıkla yerimden doğruldum. Sesin kaynağını biliyordum; anlaşılan Tolga tüm hırsını yine kum torbasından çıkarıyordu.
Dağılan düşüncelerimle birlikte Tolga'ya odaklanmam gerektiğini hatırladım. Ondan gerçek bilgiler koparmak istiyorsam ne yazık ki aramızı iyi tutmalıydım.
Kum torbası? Evet, bu iyi bir fikirdi. Uzun zamandır antrenman yapmıyorduk. Bu antrenman onunla eski diyaloğumuzu yakalamam konusunda yardımcı olabilirdi.
Ancak artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Hızlı bir duşun ardından eşofmanlarımı giyip bir üst katımda bulunan Tolga'nın evine çıktım. Sabırsızca zili çaldım. Çok geçmemişti ki Tolga'nın yaklaşan adım sesleri duyuldu ve kapı açıldı.
Yüzümdeki sahte tebessümle birlikte "Uzun zamandır antrenman yapmıyorduk. Öyle değil mi, hocam?" dedim.
Samimiyetim sorgulanırdı ama yüzündeki tebessüm Tolga'nın bana inandığını gösteriyordu.
Terden tenine yapışan beyaz tişörtüyle birlikte kapı pervazına yaslanarak "Ben de hızımı alamamıştım zaten." dedi.
"O zaman alırım ifadeni." Yüzümdeki samimiyetsiz tebessümü sergilemeye devam ediyordum.
Birden göz bebeklerinin büyüdüğünü fark ettim. Bana doğru yaklaşırken büyüyen göz bebeklerinde hayranlık gördüm. Ne olmuştu şimdi?
Saçımdan bir tutamı kulağımın arkasına usulca yerleştirirken "Uzun zaman sonra benimle vakit geçirmek istediğini görmek çok güzel Aysu." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...